"Kim sabah namazından sonra bir ilim meclisine katılırsa Allah ona cennet yolunu açar" diye vakti zamanında bir hadis-i şerifi ile başladı sohbetine. Öğrenci yurdundaydı ve her daim ihlaslı, tertemiz pırıl pırıl bir öğrenci ardında tekbir getirir birlikte namaz kılarladı. Aklına gelen güzel düşüncelerini paylaşıyor, onun bilgilenmesine vesile olduğundan seviniyordu.

İşte bu sabah, insanlığın medarı iftiharı Hz. Peygamber'in "Bir kötülük yaptığınızda hemen ardından iyilik yapın ki o kötülüğü gidersin" sözü geldi aklına. Bu hadis-i şerifi yorumlamak, üzerinde düşünceler oluşturmak ve sevgili öğrencisine güzel bir ikram olacaktı.

"Bir kötülük işlediğinizde" ifadesi ile insan evladının hamurunun çamur tarafını tarif eder Peygamber Efendimiz. Zira böyle yaratılmış insanoğlu; cahil, aceleci, gafil vasıfları olan biri mutlaka kötülük işleyecektir. Kutsi bir sözde "Eğer siz kötülük işlemezseniz, Allah, sizi giderir/yok eder; sizin yerinize kötülük işleyip sonra tövbe eden kullar getirir" der.

Buradan da anlıyoruz ki insanoğlu mutlaka ama mutlaka kötülük işler, çünkü nefsi var, arzuları var, beklentileri var ve rahata düşkünlüğü sever. Bu potansiyellere sahip olan insanın eli mahkum kötülük yapmaya. Ama söz o kadar güzeldi bizi karamsarlığa mahkum etmiyor, ümitsizlik girdabında yok olmamıza izin vermiyor.

"Ardından bir iyilik yap onu giderecek..." Belki de "akıl" burada misli misline ifadesine takılacaktır. Yani içine kibir mi girdi, kibirli bir davranış mı yaptın? O kibri giderecek alçakgönüllü davranış yap. Hz. Ömer, böyle durumlarda gider insanların odunlarını kırar, barkaçlarla sularını taşır ve yetim çocukların başlarını okşarmış.

Bu da bize yüreğimize birlikte yaşama imkanı verir, kendimizi bilmeyi, içimizden haberdar olmamızı, kendi değerimizi kendimiz üretmemiz gerektiğini hatırlatır.

Cimrilik yapıp birine ikram edemedin mi ertesi gün cömertlik yap. Birinin istemeyerek gönlünü mü kırdın? Özür dile ve helallik iste. Birini dolandırmaya kandırmaya mı yöneldin ve bu hal senin kalbini sıkıyor mu? Öyleyse hakikatini bildir ve doğrusunu yap ki gönlünün ufukları açılsın.

Günaha mı düştün? Harama mı baktın? Tövbe et, cehennem ateşi düşün. Başkasının günahları ile meşgul olacağına kendi günahlarınla meşgul ol ve dahi onları gidermeye çalış.

İnsanın, duygularına esir olması onun küçültürken duygularını yönetebilecek bir irade göstermesi onu istenen Müslüman kimliğine yöneltir.

"Bir kötülük işlediğinde ardından onu giderecek iyilik yap" sözü "yemeğinize bir sinek düşerse ve bir kanadı da batmışsa diğer kanadını da batır" sözünü hatırlattı. Şairin dizelerdeki ifadelerini de hatırlattı bu hadis. "Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir." Ellerini kir akan oluğun altına uzatma, eğer uzatmışsan hemen oradan çek ve nur akan çeşmenin altına tut, diyor değil mi?

Bu tür konularda aklına, Allah yarattığı kulunun kendi duyguları altında ezilmesini istemiyor demek ki. Onun güçlü olmasını ve kendisine itaat etmesini istiyor. Yani enerjinin kaynağı insan için bizzat Cenab-ı Allah'tır. "Elim mahkum böyle yapmalıyım..." acizliği Müslümanlıkta yok. Allah'tan umut kesilmez, Allah bir kapıyı kapatırsa öbür kapıyı açar, yeter ki insan kendi hakkında zalim bir yargıç olmasın, merhametliler merhametlisi Rabbi varken.

"Bir kötülük yaptığında onu giderecek bir iyilik yap" deyince. İnsanı onaran, yeniden inşa eden, insanı düştüğü yerden kaldıran bir söz. "Nereden başlayayım, nasıl edeyim" diye kafası karışmış ve bunalımlar yaşayan insanların çıkış noktası. Düştüğün yerden kalkacaksın. Sen niyetine gir samimice, göklerden verilen bir karar seni niyetin ile sarmalar örter." Söz dağlarında son viraja gelmişti. Sükunet içinde dinleyen öğrencisinin üzerinde gezdirdi bakışlarını.

"Delikanlı" dedi, "Sana özel olarak anlatmış olduğum şeyleri bir kıyıya not et. Hem kendine hem de başkaları için hatırlatıcı olur"

"Dün akşam anladıklarınızı yazmıştım Hocam infak hakkında söylediklerinizi"

"Bunları da yazarsın öyleyse!" "Yazarım, ne demek!"