Cuma günü 2019- 2020 eğitim öğretim yılının birinci dönemi bitiyor. İki hafta sonra yeniden okullu olacağız. Her yıl olduğu gibi bu yılda öğrencilerin başarı ve başarısızlığı ile ilgili çok şeyler yazılacak, çizilecek ve konuşulacak. Ben de bu yazım da duygu ve düşüncelerimin sınırları içinde birinci dönemin değerlendirmesini ve tatil döneminde öğrencilerimizin neler yapmaları konusunda birkaç kelam yazmak istiyorum.

Öğrencilerimizde müthiş bir odaklanma sorunun olduğunu gözlemlemekteyim. Odaklanma o kadar tehlikeli bir noktaya yükseldi ki kaygı nerdeyse sıfır. Kaygının sıfır olması bazı kesimler tarafından iyi bir şey gibiymiş algılanabilir ama kaygı hem başarının en temel kaynağı; hem de insanların kendisini tehlikelerden korumanın temel kaynağı. Kaygı sıfır olunca hayattan beklenti, bir şeye ulaşmak isteği de anlamsız kalıyor. Öğrencilerde sıfır kaygının kaynağı sorgulanmalı çözüm yolları üretilebilmelidir. Öğrencilerin suçlanarak sorunların çözüme kavuşacağını söylemenin doğru olmadığını belirtmek istiyorum.

Odaklanma sorunlarına kılıf bulmak için kuşaklar arası çatışma diye janjanlı bir kavram ortaya atıldı. Bunun yanına da x, y, z, milenyum kuşakları diye ayrıştırıcı kavramlar kullanılmaya başlandı. Milenyum kuşağı insanları teknolojinin zirve yaptığı ortamda dünya ya geldikleri, onun için bu kuşağın teknolojiyi iyi kullanması gerektiği belirtildi. Bunların doğruluğukabul edilmekle beraber şeytanın gör dediği noktalar görmekte de fayda var. Bu teknolojiyi kimler üretiyor, kimler kullanıyor? Teknolojiyi üretip kullanmak mı daha değerli; yoksa üretilmiş teknolojiyi alıp size izin verdikleri sınırlar içinde mi kullanmak daha değerli?

Teknolojiye evet ama üreterek kullanmaya şiddetle evet. Yeni bir şeylerin üretilmesi için yeni bir şeyler yapmak gerek. Gençliğin teknolojiyi öğreniyor ve kullanıyor bahanesiyle, sosyal medya uyuşturucu bağımlılığından kurtarmak gerek. Bura da ebeveynlere çok önemli görevler düşüyor. Odaklanma sorununu ortadan kaldırmak için çok radikal kararlar alınabilir. Alınan radikal kararların sonucunda koşulsuz olarak okul yönetimlerine destek olunmalıdır. Ebeveynler şu kısır döngüden kurtulmayı önce kendileri başarabilmeli, ben yapamadım çocuğum yapsın, ben sıkıntı çektim çocuğum çekmesin. Ben özendim çocuğum özenmesin. Bunlar gençliğin yaşam mücadelesini öldürücü birer balyoz gibi ebeveynlerin elinde patlıyor, patlayacak da. Öğrenciler öğrenci rolünü, öğretmenler öğretmen rolünü, ebeveynler ebeveyn rolünü, yöneticiler yönetici rolünü gereği gibi oynamalı, bu rol keskin çizgilerle belirlenmeli herkes kendi işini yapmalıdır.

Dönem tatili öğrenciler tarafından yeni bir başlangıç olarak kabul edilmeli, günlük yaşamlarını bir ritüel disiplini içinde yeniden planlayabilmelidirler. Bu amaçla, okumak her günün ritüeli olmalı, ders başarılarının olumlu gelişmesine katkı sağlamak için birinci dönem hatırlamak için yazılmış ve çizilmiş ders notları tekrar edilmeli, kitapların birinci dönem bölümleri yeniden okunmalıdır. Bu etkinlikler, öğrencilerin ikinci dönemin başlangıcına mental olarak hazırlıklı olmasını sağlamış olacaktır.

İkinci dönem de ebeveynlerin yapmalar gereken daha önemli şeylerin olduğunu vurgulamak gerek. Öğrencilerin telefon kullanmalarına sınırsız bir düzen içinde müsaade edilmemeli; çalışma odalarında tek başlarına uzun süre bırakılmamalı. Günlük rutin tekrarları alışkanlık haline getirmeleri için ortamlar hazırlanmalı, ebeveynler bunu denetleyebilmeli. Öğrencilerden herkesin duyacağı bir ortam da derslerine çalışacağını, ödevlerini yapacağını, öğretmenlerini dinleyeceğini, ödevlerini yapacağını sözünü almak gerek. Öğrenciler öğrenme etkinlileri içindeyken, onların odaklanmalarını etkileyecek etkinliklerden uzak durulmalı, onlara destek olunmalı. Büyük başarıların altında küçük adımların olduğuunutulmamalı. Öğrencileri araştırmaya yönlendirmek için adımlar atılmalı. Başarısızlıklar, öğrenilmiş çaresizliklere dönüşmeden onları cesaretlendirmek, küçük başarılardan büyük mutluluklar duymalarını sağlamak gerek.

.