2020 yılına girdik, eller açıldı, iyilikler, mutluluklar, huzur ve sağlıklı yaşam için dualar edildi. Yalvaran yüreklerin, titreyen bedenlerin heyulası yeryüzünden arş'ı alaya çıktı. Yeni bir yılın gelmiş olması, yeni umutların yeşermesine vesile olur diye bekliyordu insanlar. Bu bir umut aslında, hani ne derler 'Umut fakirin ekmeğidir.' Bizler de umutla yeni şeylerin olacağını, yaşantımız da yeni güzel şeylerin gelişeceğini umutla bekliyoruz ancak unutuyoruz, yeni yılın geçmiş yılın devamı olduğunu. Unutuyoruz, eski uygulamalar devam ettikçe değişecek bir şeyin olmayacağını ama buna rağmen bilerek, umutlanıyoruz.

Yeni yıl gelincehayatında bazı şeylerin değişmesini ister emekçiler, gelirlerinin artmasını, yaşam kalitelerinin gelişmesini. Bizim cingözler yeniden değerlendirme oranının % 22,58 olarak açıkladıkları halde emekçilerin maaşlarına yıllık % 11,84 zam yaptılar. Bu zam oranını görünce helal olsun amma da emekçilerin hakkını korudular ha! Gidip ellerinden öpesim geliyor, cingözlerin. Bu cingözler zannediyor ki insanlar aptal ve hemen yutuyor. Ülkemizin gerçekleriyle ilgili bu çelişkileri iliklerimize kadar yaşadığımız bir dönem de bütün bunları unutabileceğimiz bir olay ortaya çıkıverdi. Bir deli ortaya çıktı, işleri içinden çıkılmaz bir hale soktu.

Yeni yılın ilk Cuma günü ABD, sözüm ona terörist kabul ettiği komşu ülkeİran'ın komutanını, Irak ta suikast düzenleyerek öldürdü. Ülkemizde yaşayan bir grup sevinç tam tamları yaptı, bu kişinin ölümüne. Bir grup da şehit oldu dedi. Başka bir grup da ölen bu kişiye nasıl şehit dersini diye tepki gösterdi. Başka bir grup da Cumhurbaşkanımız ile İran Cumhurbaşkanıbu konuları konuşurken, Cumhurbaşkanımızın ölen şahıs için şehit dediğini iddia etti. Cumhurbaşkanlığımız İletişim Başkanlığı yapılan ikili görüşmede ölen şahıs için şehit kavramının kullanılmadığını açıklamak zorunda kaldı. Bunların hiç birinin bir anlamı yok. İnsanlar doğar, büyür, kendisine verilen görevlerini yapar misyonunu tamamlar ve bu dünyadan göçer. Çünkü biliyoruz ki 'Her canlı ölümü tadacaktır.' Esas olan emperyalist güçlerin ne yapmak istedikleridir. Ezilen halkların emperyalist güçlere karşı verecekleri tepki ne? Bu önemli.

ABD ülkemize karşı bir hareket içinde ve bunu ikiyüzlülük içinde yapıyor. Bizim yanımız da bizden yana, başkalarının yanında ülkemizin aleyhine eylemler içinde.

ABD önce ne tür yaptırım kararları aldı? Önce onları irdeleyelim. ABD Hazine Bakanlığı, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'i yaptırım listesine aldı.ABD Hazine Bakanlığının belirlediği finansal kurumlara kısıtlama getirilebilecek, Türkiye'nin eski ve mevcut hükümet yöneticilerinin ABD'deki mal varlıklarının dondurulması, mal varlıklarına el konulmasını gerçekleştirilebilecekti. Barış Pınarı hareketi müzakere edilerek sonlandırılınca bu yaptırımlardan vaz geçildi ama ABD yine boş durmadı. ABD Savunma Tasarının içine, Türkiye Cumhuriyeti'nin S-400 hava savunma sistemlerinin alım işlemlerine devam ettiği gerekçesiyle F-35 programından çıkarılması kararını koydular. Ayrıca F-35 uçaklarının Türkiye'ye verilmemesini de bu karara eklediler. Bununla da yetinmediler Türkiye'ye ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırım Yoluyla Mücadele (CAATSA) Yasası kapsamında yaptırım uygulanması gerektiği kararını aldılar. Yine Türk Akımı Projesine ve Rusya ile yapılacak askeri işbirliklerinin olması halinde de Türkiye'ye yaptırım yapılacağını belirttiler. Bunları da Trump onayladı. Bunlar yenilir yutulur cinsten olmayan şeyler Türkiye için. Şimdi, yarın veya başka bir gün ABD yönetimi, Türkiye Cumhuriyetinin Rusya ile yapacağı faaliyetleri, teröriste yardım mantığı içinde değerlendireceğim dediği zaman, Türkiye Cumhuriyeti de egemenlik haklarını kullanmaya karar verirse, Rusya ile işbirliği yapacak Türk yetkililer, terörist olarak mı addedilecek?

Öyle bir dönem de yaşıyoruz ki, devletlerin çoğunun başında birer deli Petro var. Bunların hangisini sayalım ki? Trump, Putin, Eset, Netanyuh, Kim Jae-ryong, Win Myint,ŞiCinping, Sisi, Hafter, Selman bunların hepsinin elinde insanlığın kanı var.

Kendisini bir cemaatin şeyhi olarak kabul eden, insanların inanç duygularını sömüren sözüm ona cemaat lideri öldürülen komutan ile ilgili ileri geri konuştu, birader haşa sen Allah mısın? Kimin cennete veya cehenneme gideceğine karar veriyorsun. Ölünün arkasından eline kına yakacak gibisin. Öldürülen komutan adil olmayan işler yapmış olabilir ama bir devletin terörü sonunda suikasta kurban gitmesi ne kadar kabul edilebilir. Topyekun emperyalizme karşı mücadele etmek için insanlık, insani değerler üzerinde yükselmeli. Zalimlerin ego tatminleri mazlumların üzerinde gerçekleştirilmesine izin verilmemeli. Çevremiz ateşten çemberdi, şimdi ateş kapanına döndü. Eskiden 'Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış' derlerdi. Şimdi o kadar deli var ki hangisinin kuyuya attığı taşı hangi akıllılar çıkaracak, bilemiyorum?