Bu cümleyi, sınır ötesi operasyon yapan bir askerimiz söyleyiverdi kendisine uzatılan mikrofonlara. Moraller yüksek, gayret büyük, zafer yakın... Daha ne olsun ki.
Başka ülkelerin internet sitelerinden haberler takip eden bir arkadaşım, çok büyük bir iş yaptığımızı belki daha sonraki zamanlar içinde anlamış olacağız, demişti. Hani insanın başına büyük bir felaket gelir şok halindeyken onu anlayamaz, daha sonra acısını hisseder ya, işte öyle bir şeydir bu askeri harekat.
Belki de hain fetö'cülerin kovanına çomak sokmaktan, belki PKK'lı teröristleri ülke sınırları terk etmesinden daha önemli, daha derin, daha anlamlı bir harekat.
Çünkü onlarca yıldır kurulan bir plan tepetaklak oluyor ve yıkılmak zorunda kalıyor. Böl-parçala-yut taktiği artık işlemiyor. "Güneyimizde bir terör devleti kurdurmak istemiyoruz ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı duyuyoruz" cümlelerinin altında yatan gerçek büyük İsrail devletine "hayır" diyoruz.
Sanki topraklarımızı hedef almamış, sanki bizden bağımsız gelişen bir olaymış gibi tavır almamızı bekleyenler, o şom ağızlarını açarak zehir zemberek konuşan dillerini çıkarıp sağ solu yalasınlar artık. Çünkü ufuk çizgisini gören, ufuklar ötesinden haberdar olan bir liderin peşindedir bu millet. Hem de birlik ve beraberlik içinde.
Geçen gün atılan havan ile şehit düşen küçük Elif'in annesi "binlerce Elif'im feda olsun vatana" diyebiliyorsa tekrar milli kodlarımıza dönmüşüz demektir. "Niye benim çocuğum gidiyor, niye Anadolu'nun fakir evlatları gidiyor, kendi çocukları gitsin" diyen çıkarcı, batı kafalı zihniyet sahiplerinin çok ötesinde, "söz konusu vatansa, gerisi teferruattır" diyebilen Anadolu insanın irfanı gönüllerimizi şad ediyor.
Savaş birleştirir. Farkındaysanız savaş ikiye ayırdı ve karşı karşıya getirdiği toplumların yanında/ ardında duranları birleştiren bir vasfa sahip. Dostlar kimdir? Kimler düşman safında birlik olmuş, çıplak gözle görülebilir artık. Zihinleri bulanık, kalpleri kapalı, anlayışsızlık budalası insanların görebileceği bir şey değil bu.
Fethetmeye gittiğiniz toprakların insanları gelişinizden memnun. Güven içinde sizin yanında çıkabiliyor. O zalimlerin yaptığı eziyetleri gözyaşı içinde, kirinden pasından arınarak anlatabiliyorsa; "korkma kızım, Türkler geldi, namusumuza zarar gelmez" diyen bir yanık yürekli ana konuşuyorsa, yaptığınız iş doğrudur.
Büyük İsrail devletinin kurulması için parça parça edilmiş topraklarda oynatılacak kuklalara hayır diyen bir harekatı izliyoruz günlerdir. Türk devletinin yanlış yaptığını, hükümetin yanlış kararlar aldığını, cumhurbaşkanının hatalı olduğunu söyleyenler nerede duruyorlar, nereye doğru bakıyorlar? Tarafsız kaldığını zannederek kime hizmet ettiklerini bilmek durumundalar.
Aslında bu yazımı 13-17 Ekim tarihleri arasında İmam Hatipler haftası çerçevesinde kaleme alacaktım. Lakin haftalara bölünmüş yılımızın en parlak günlerini yaşadığımız, milletimize onur ve şeref verebilecek, mazlumları sevindirecek, gönül coğrafyamızın dağlarında bahar çiçekleri açtıracak, bu kutsal yürüyüşe daha fazla kelime ile katılmam gerekiyordu.
Bazen içimdeki duygu volkanım savrulan üç beş kelime ile ya da birkaç satırla sükunete ermedi. Televizyonlarda an ve an, saat ve saat takip ettiğimiz terör temizleme faaliyetleri, güneyimizi güvenli bölge haline getirecektir.
Tankın üzerinde "biz bir çay içip geleceğiz" rahatlığıyla telaffuz edilmiş bu söze gönülden tebessümle katılıyoruz. Ne diyoruz? Çaylar bizden. Allah ziyade etsin Allah attığınızı tuttursun ve "bilin ki attığınızda siz atmadınız ama Allah attı."
Savaş meydanları eğitim meydanı gibidir. Herkesin ruh derinliklerinin ortaya çıktığı ayan beyan görüldüğü yani izlendiği bir sahadır. Peygamber Ocağı diye bilinen ve zaman içinde olumsuz ifadelerle anılacak seviyeye gelen kışlalarımız öz benliğine bağlı, dinine tabii olmuş, inançlı neferlerimizin yetiştirmesi dileğiyle.