"Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir." (HACC 47)

Mekkeli müşrikler Resulullah Efendimiz (s.a.v) ile alay ederek, haber verdiği azabın çabucak gelmesini istiyorlardı. Bu müşriklerin başında En-Nadr b. el-Haris ve Ebu Cehl b. Hişam geliyordu. Bunlar diyorlardı ki:"Eğer gerçekten doğru söyleyenlerden isen bizi tehdid edip durduğun şeyi başımıza getir bakalım." (A'raf, 70)

Resulullah Efendimizin (s.a.v) haber verdiği azapta şüphe yok. Resulullah Efendimizin (s.a.v) haber verdiği herşey mutlaka gerçekleşecek.

Fakat her şey bir kader iledir. İnsan için ölümün, kainat için kıyametin bir zamanı vardır. Allah'ın takdir ettiği şey ne bir saniye önce olur, ne bir saniye sonra... Herşey Allah'ın dilemesi ile takdir olunan vakitte gerçekleşir. Çünkü Allah ne sözünden döner ne de hesabından şaşar. Allah acele de etmez.

Sonra bizim zaman dediğimiz nedir ki? Zaman da Allah'ın bir kuludur. Allah, zamandan münezzehtir, zamanın üstündedir. O'nun başlangıcı ve sonu yoktur. Zamanın başı ve sonu, uzunluğu ya da kısalığı biz kullar için söz konusudur.

Allah'ın yarattığı öyle alemler vardır ki; oradaki bir gün, bizim bin yılımız gibidir.

Tabiin'den Sümeyr b. Nehar anlatıyor: Ebu Hüreyre (R.A.) Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) şöyle buyurduğunu haber verdi: "Müslüman fakir­ler, zenginlerden yarım gün miktarı önce Cennet'e girerler." Ben de O'na, "Yarım gün miktarından neyi kasd ediyorsunuz?» diye sorduğumda, şu ce­vabı verdi: «Sen, (Şüphesiz ki Rabbın yanında bir gün, sizin sayıp hesap­ladığınız bin yıl gibidir) ayetini okumadın mı?»

Kafirler azabı uzak görüyorlar ve alay ederek hemen gelmesini istiyorlar. Allah'ın acelesi yok ki. O'nun da zamanı gelecek. Resulullah Efendimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuşlardır: "Doğrusu Allah zatime mühlet verir, ta ki onu yakalar; yakalayınca da artık onu salıvermez." Sonra Resulullah Efendimiz (s.a.v) şu Ayet-i Kerimeyi okudular: "İşte bazı zalim kasabaları azapla yakaladığı zaman Rabbinin yakalaması böyledir. Zira O'nun yakalaması acıklı ve şiddetlidir."

Nuh Kavmi, Ad Kavmi, Semud Kavmi ve Lut Kavmi'nin başına gelen azap, K.Kerim'de ibret olması için anlatılmıştır. Bu kavimlerin şehirlerinden kalan tarihi kalıntılar da ilahi hükmü günümüze taşıyan belgelerdir. Bu dünya kime kaldı ki? Allah'a savaş açan hangi zalim hedefine ulaşabildi? Firavun'un, Nemrud'un sonu ne oldu?

Nitekim o Mekkeli Müşriklerin birçoğu, Ebu Cehil başta olmak üzere, bu alaylarından kısa bir süre sonra, Bedir savaşında kaybederek ve helak olarak Allah'ın vadettiği azabı görmüş oldular.

Ebu Cehil'in oğlu ikrime'nin, Mekke fethinde şöyle dediği rivayet edilir: "İyiki babam Bedir'de Ölmüş. Eğer babam Mekke'nin fethini görseydi tamamen kahrolurdu."

Bu Ayet-i Kerime aynı zamanda; inkarcıların, ahiretteki azabının da çok uzun ve çetin olacağına dair bir tehdittir.