Sıcak bir Ağustos akşamıydı.

Ailece sohbet ederken saatin nasıl geçtiğini anlamamıştık.

Ablam ve ben babamla konuşurken annem her zaman ki gibi masaya bir şeyler getirip götürmekle meşguldu.

Babam artık yatalım derken saat henüz üçe gelmemişti.

O gece anneme benimle yatmasını istediğimi söyledim. İçimde bir korku vardı. Annem hiç tereddüdsüz kabul etti ve yattık.

Işıkları kapatalı beş dakika olmamıştı. Anneme sıkıca sarılıp yatmıştım. Birden o güne kadar hiç duymadığım bir uğultu ve şiddetle sallanmaya başladık. O an annem beni aldığı gibi salona koştu. Çünkü ablam salondaydı, vitrinin dibinde yatıyordu.

Vitrinin içindeki süs eşyaları çeşitli kitaplar ve en önemlisi de televizyon ablamın üzerine düşecek gibi olup tekrar geri gidiyordu.

Annem ablamı yakasından tutup benim yanıma attı.(bu ifade abartı değildir) Ben salonun kapısında duruyordum.

Annem bizi aldığı gibi yatak odasına götürdü. Babam uyuyordu ve uykusu oldukça ağırdı. En önde ben, arkamda ablam ve onun arkasında da annem babamın bir kolundan bir ayağından tutunmaya çalışıyorduk. Babam uyandığında üçümüzü de bir şekilde tutmayı başarmıştı. Ben en önlerinde olduğum için benim kolumdan yakalayan babamın saatler sonra koluma çıkacak tırnak izlerinin acısını hiç hissetmiyordum.Annemin ağzından dualar dökülüyor ,babam sakin olun diyor ,ben ve ablam ise daha önce böyle bir deprem yaşamamanın ve çocukluğun verdiği korku ile ağlıyorduk.

..ve bütün bunlar 45 saniye içinde olurken şimdi deprem pılısını pırtısını toplayıp gitmek üzere yavaşlıyordu. Biz üstümüze başımıza bakmadan pijamalarımızla inmeye çalışıyorduk. Babam sürekli anneme çocukları indir diyordu. Annem hem titriyor hem o karanlıkta bizi kaybetmemek için ellerimizden sıkıca tutuyordu. Apartmana merdivenlerinden indiğimizde ev sahibimiz Pamuk Teyze bir hırka ile kapıyı açmış bizi bekliyordu. Annem hızlıca hırkayı aldı ve babam hala evdeydi.

Annem bir yandan babama bağırıyordu bir yandan bizi indirmeye çalışıyordu. Nihayet dışarı çıkmıştık. Bir dakika içinde babam da yanımıza gelmişti. O zaman çok rahatlamıştım.

Dışarıda aydınlık ve bir o kadarda yıldızlarla dolu bir gökyüzü vardı.

Herkes sokaklara dökülmüş ne olduğunu anlamaya çalışıyor, çocuklar anne ve babalarına sarılmış ağlıyor ve kimileri de üzerilerine giyecek bir şeyler arıyorlardı. Ben bu manzaraya anlam vermeye çalışırken ablam yaşlarında bir kızın babaaaaaa diye bağırdığını işittim. Daha sonra öğrendiğimize göre bu çığlığın sebebi o an kızın babasının başka bir şehirde olması imiş.

..dakikalar sonra evimizin arka kısmında kalan arsaya toplanıp oturan mahalleli bulduğu halı kilim ne varsa serip çoluğunu çocuğunu yatırmıştı. Camları açık olan evlerden sürekli telefon sesleri geliyor ama hiç kimse cevap veremiyor, başka şehirlerde olan yakınlarına ulaşamıyordu. Cep telefonları çekmiyordu. Babam da bizim için battaniye almaya eve gitti. O zaman babamın soğuk kanlılığına hayran olmuştum. Babam battaniye almak için gitmiş gelirken halı kilim ve giyebileceğimiz kalın giysi ne varsa alıp gelmiş ve gelirken sigarasını da almayı ihmal etmemişti. Böylelikle biz de sabaha karşı bir hasır üzerinde uyuyup yeni doğacak günün neler getireceğini görecektik.

Sabaha kadar artçı depremler olmaya devam etti. Sabah uyandığımda çoğu komşu kadın ve annem ellerinde Kuran-ı Kerim okuyor dua ediyolardı. O zamanlar benim tanımadığım bir komşu amcada çadır kurmuş ve televizyon getirmişti. Bütün mahalle orada toplanıp haberleri izliyorduk. Başka şehirlerde yakınları olupta ulaşamayanlar en önden izlemeye çalışıyorlardı.

Nasıl bir korku ve telaş olduğunu anlatmak ve tasvir etmek çok güç...

Beni en çok korkutan ise ailemden birini ya da birilerini kaybetmekti. Çok şükür öyle bir şey olmadı. Lakin bu depremde enkaz altında kalan ve günler sonra çıkarılan insanlar, ölenler oldu. Onlar için durum çok daha kötüydü. Hepsine Allah'tan rahmet , ailelerine sabır diliyorum.

Vesselam...

ÇİLER ÖZTÜRK