Aslında tecrübeli bir şofördü, uzun yıllar kazasız belasız yapmıştı mesleğini ama oldu işte, günün birinde bir ineğe çarptı İnegöllü şoför. Yapacak bir şey yoktu, İnek ölmüştü.

İneğin sahibi kadın duruşmada ineğini öve öve bitiremiyordu. "Hayatımda gördüğüm en iyi inekti, başka ineğim de yok.

Günde şu kadar süt veriyordu, şu kadar peynir, bu kadar yağ alıyordum," gibi sözcükler ile konuşmasını sürdürüyordu ki.

İnegöllü şoför dayanamadı "Hakim Bey, ben mandıraya değil ineğe çarptım, bu hanımın anlattığı mandıra." Hakim gülümseyerek işaret etti "Araya girme."

BEN MESLEK İÇİN YAPTIM

1929 doğumlu kunduracı ustamız Mehmet Ataç anlattı: 1954 yılında Hürriyet Gazetesi'nde bir ayakkabı fotoğrafı ve yanında şöyle bir açıklama;

Tek parça deriden yapılmış ayakkabı, hiç ek-dikiş yok şeklinde. Haberde ayakkabıyı yapan usta iddia da bulunuyor, aynısını yapana 1000 (Bin) TL veririm.

Haber İnegöl'deki ayakkabıcılar arasında da konuşulmuştur. Amcamız ise olaya takılıp kalmış. Tek parça deriden, yani eksiz-dikişsiz ayakkabıyı yapmayı aklından geçiriyor.

Hem de haberdeki ayakkabının aynısını yapıyor, tamamlıyor ve dükkanın vitrinine de koyuyor.

Kendisinden yaşça büyük, meslekte de eski Rıza Erşen Usta vitrindeki ayakkabının tekini alıyor Necip Tezcan Usta'nın yanına götürüyor. Seviniyorlar mutlu oluyorlar.

Rıza Usta ayakkabıyı İstanbul'a, gazeteye götür diyerek ısrar etse de, Mehmet Amcamız "Ben meslek için yaptım, gerek yok." şeklinde cevap veriyor.

BEN GALERİCİYİM

İnegöllü, aynı istasyondan benzin alıyor hep de azar azar alıyordu. Sürekli değişik ve pahalı arabalarla da uğruyordu.

Durumdaki tuhaflık istasyondaki pompacıların bakışlarına yansımış olacak ki, açıklama yapma ihtiyacı duydu.

"Oğlum, öyle bakıp durmayın, ben galericiyim. Bizim arabalara ne zaman müşteri çıkacağı belli olmaz. Dolu depo ile araba satsam içim acıyor ne yapayım."