Ramazan'ın 1. Gününde, Cumartesi günü, öğle namazına müteakiben Urgancılar Camii'nde cenaze vardı.

Jandarma'da vardı cenazede. Anlaşılan tutuklu bir yakını vardı. Özel izinle, asker nezaretinde o da gelmişti Cenazeye. Allah sabırlar versin!

İmam efendi Cenaze namazını kıldırmadan önce dedi ki;

"Musallada yatan rahmetlinin geçen sene son Ramazan'ı imiş... Bu seneki Ramazan nasibinde yokmuş. Kıldığı namazı son namazım olabilir niyetiyle kılmalı insan. Tuttuğu orucu son orucum niyetiyle tutmalı."

Ne güzel mesajdı bu. Öyle ya seneye Ramazan ayında bazılarımız olmayacak. Belki de bu Ramazan ömrü hayatımızda göreceğimiz son Ramazan'dır.

İmam Efendinin nasihatı sonrasında, maşallah, büyük bir kalabalıkla, Cenaze namazını kılıp, son yolculuğuna uğurladık Rahmetliyi...

Maşallah diyorum çünkü bir cenazenin affa mazhar olması için cenazesindeki müminlerin şahadeti de önemli bir vesiledir.

CENAZE NAMAZLARINI KAÇIRMAYALIM

Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyurmuşlar ki:

"Hiçbir müslüman yoktur ki: Ölünce üzerine, Allah'a hiç­bir şeyi ortak koşmayan kırk kişi namaz kılsın da, Allah onların bu Müslüman hakkındaki dualarını kabul etmesin"

Resulullah (sav) buyurdular ki:

"Bir müslüman ölür ve üzerine, müslümanlardan üç saf namaz kılarsa, Allah rahmetini mutlaka vacib kılar."

Hadisi Peygamber Efendimiz'den (r.a) rivayet eden Hz.Malik (ra), cenazeye katılanlar az olursa, bu hadis sebebiyle cemaati üç safa taksim edermiş.

Cenazeyi ve sahiplerini tanımıyorum. Ancak tanıdık olsun olmasın, denk geldiğim hiçbir cenaze namazını kaçırmamaya çalışıyorum. Tanıdıksa, mezarı başına da gitmeyi ihmal etmiyorum.

Doğrusu buradaki büyük ödülü kaçırmak istemem.

Çünkü Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki:

"Kim cenazeye uyarak musallaya kadar gider de, üzerine na­maz kılarsa ona bir kırat ağırlığınca sevap vardır. Kim namazdan sonra da ona uyarak kabrine kadar gidip, defni sona erinceye ka­dar başında durursa, iki kırat ağırlığında sevap vardır. Bir kıratın değeri Uhud Dağı kadardır."

UHUD DAĞI'NI ÇOK SEVİYORUZ

Allah bana Uhud Dağı'nı görmeyi, Uhud Dağı'nda bulunmayı nasib etti. Duam odur ki bana ve bu satırlarımı okuyana, Allah tekrar tekrar Uhud'da bulunmayı nasib etsin...

Uhud'un, Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) gönlünde çok özel bir yeri vardı. Peygamber Efendimiz(s.a.v), ömrü boyunca Uhud'u ve Uhud şehitlerini sık sık ziyaret etmişlerdir.

Peygamber Efendimiz'in sevgili kızı Hz.Fatıma validemiz (r.a) iki, üç günde bir Uhud'a gider amcası Hz.Hamza'nın kabrini ziyaret eder, ağlar, dua eder ve kabrini düzeltirdi.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) bu hatırasının izinde, bir Ramazan umresinde, GençGazete Reklam Müdürümüz Özgür Yıldırım ile Medine'den Uhud'a yaptığımız gece yürüyüşünü hiç unutamam.

Resulullah Efendimiz (s.a.v) Uhud hakkında: "Biz Uhud'u severiz, Uhud da bizi sever!" buyururlardı.

ŞEHİTLER ÖLMEZ, ONLAR DİRİDİRLER

Uhud, Hz.Hamza (r.a) Efendimiz başta olmak üzere 70 şehidin kanıyla ve Resulullah Efendimiz'in(s.a.v) gözyaşı ile sulanmış mübarek bir mekandır.

Uhud, bir mağlubiyet mekanı olarak değil, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) özel bir hatırası olarak sevilip ziyaret edilmektedir.

Hamdolsun, Uhud Dağı'nın üzerinde dolaşma imkanı buldum.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Uhud şehitlerinin başı ucuna durduktan sonra:

"Ben sizin Allah katında diriler olduğunuza şahidim. Eshab-ı Kirama dönerek bunları ziyaret edin ve selamlayın, Allah'a yemin ederim ki bunlar kıyamete kadar selamlayana karşılık verir." Buyurmuşlardır.

Şehid düştüğü yerde, Hz.Hamza Efendimize (r.a), Musab Bin Umeyr Efendimize (r.a), Uhud şehitlerine selam vermek ve Resulullah Efendimiz'e (s.a.v) salavat getirmek, ne büyük mutluluk!

Allah hepimize nasib etsin!