Hava güzel pikniğe gidiyorsun, alışverişe çıkıyorsun, çay bahçelerinde arkadaşlarınla muhabbetle çayı yudumluyor, evinde, sokakta, kırda bayırda güven içinde dolaşmanın şükrünü bilemezken...

Ortalık kan kokusu, gökten yağan yağmur değil bomba, kurşun sesleri vızıldanırken can korkusu içinde barışı bekleyenler var...
<--[if supportLineBreakNewLine]--><--[endif]-->

Çeşit çeşit meyveler, sebzeler yediğin önünde yemediğin arkanda, sen hangi yemeği pişirip yesek diye bolluğun içinde karar verme zorluğunun şükrünü yapamazken...

Karınları aç, annenin pişireceği bir yemek yok, baba ekmek aramaya çıkmış, acaba bir yiyecek gelecek mi diye bekleyenler var.

Dolabına bakıyor onca giyecek arasında ne giyeceğim diye karar veremiyor, alışveriş mağazalarında dolaşıp hangisi bana daha çok yakışacak acaba demenin şükrünü bilemezken.

Ayakkabı yerine ayağına pet şişesi geçirmiş, yırtık pırtık elbiselerini dikmek için iğne iplik bulamamış, rengini tipini modelini düşünmeden bedenini kapatabileceği bir kumaş parçasını bekleyenler var...

Sağlığımız yerinde, çalışabilmenin kıymetini bilmeden çalışmaktan şikayet ediyoruz, geziyoruz tozuyoruz, yorgun düşmenin şükrünü düşünmeden yorgunluğun şikayetini ediyoruz.

Ama.

Amansız hatalığın pençesinde kıvranan, hasta yatağında hayata tutunmaya çalışan, Rahat nefes alabilmek için mücadele eden, iyileşip sağlığına kavuşmayı bekleyenler var...

Annen var, baban var, kardeşlerin var, evlatların var, akrabaların var, bu kadar varlığa rağmen şükrünü bilemeyip kusurlarını arayıp şikayet ediyoruz.

Halbuki yetimhanelerde, sokaklarda, orda burada dolaşan onlarca kimi kimsesi olmayanlar annelik, babalık, kardeşlik, evlatlık, akrabalık, dostluk edecek birilerini hasretle bekleyenler var...

Düşünmek lazım düşünmek için görmek lazım.

Bakmazsan göremezsin, görmezsen bilemezsin, bilemezsen şükredemezsin, şükredemezsen huzur bulamazsın.
<--[if supportLineBreakNewLine]--><--[endif]-->

.