Zatına layık şekilde hamdu sena Allah'a, sınırsız salat ve selam yüce Resulullah'a

Hiç gelmeyeceği düşünülerek gelecek hayali kurulur ya, geldiğinde de umursanmaz olur hani. Genelde kendimiz, sevdiğimiz ya da ailemiz hakkında ekseriyetle kurulur bu hayaller. Geçmiş hakkında bu gün konuştuğumuz gibi. Nerde o eski bayramlar diye hayıflanırız değil mi.

Hayalini kurduğumuz mesele maddi unsurlar üzerine kurulu. Sevdiklerimiz üzerinden kurulu bu hayallerimiz gün geliyor değerini yitiriyorsa işin esasını kaçırıyoruz demektir.

Peki işin esası ne?

Sevdiklerimiz için fedakarlıklarda bulunmuşuz. Zahmetler veya kimine göre imtihanlardan geçmişiz. Sonunda vardığımız nokta kadir kıymet bilmiyora geliyor. Sen değiştin sözüne bina edilmiş ifadeler gelinen noktanın anlamsızlığına işaret ediyor. Fedakarlığımızın bir karşılığını beklemektir olabilir mi bizi rotadan çıkartan? Ya da maddi unsurlarla değer biçiyor olmamız mı? Nicelikler değer kazandı bu piyasada.

İşin esasına, büyüklerimizin özlem dolu sözleri ışık tutuyor. Annem tarlada çapa yaparken derdi, 'evladım bu annnemin çapası bununla çapa yaparken yorgunluğumu unutuyorum.' Annemin gençlik yıllarına gitsek yaşadığı maddi imkansızlıklarla dolu o gün kurduğu hayaller bir evim olsun kiradan kurtulayım şeklindeydi. Bu gün kurduğu cümlede annesiyle yaptığı çapa özlemi var.

İnsan çektiği sıkıntılardan da lezzet alabiliyor. Eğer içinde sevdikleri için yapmış olduğu fedakarlıklar varsa. İnsanı çektiği imtihandan lezzet aldıran şey sevdikleri için yaptıklarıdır. Eğer karşılık bekleyerer bir şeyler yapıyorsan velev ki sevdiklerin mevzu bahis olsun bu iyilik değil bir beklenti, menfaattir.

Merhametin kaynağı, sevgidir. Sevginin özü ilahi aşktır. İşin esasında iman vardır. İmanda bir beklenti olmaz. Aşkta bir beklenti olmaz. Çekilen imtihanların lezzeti aşkla ancak anlaşılabilir. Aşkın tadını alan zamanın ruhunun farkındadır. Dikkat ediniz ifadelerimiz bizi anlatır. O halde aşkla söylemek lazım gelir, sözümüzü.