BAYRAMSA BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

Gençliğimizde; "Bayramsa bayramınız mübarek olsun" diye marşlar söylerdik. O günlerde, dünyalık derdimiz azdı. Ev, iş, çoluk çocuk derdi henüz işgal etmemişti bizi. 90'lı yıllardı. Ümmet gibi bir davamız ve derdimiz vardı daha çok. Bayram tebriklerine bile yansırdı bu derdimiz. Bayram günlerinde birbirimize şu soruyu sorardık:

Hiçe sayılıyor, bak Din-i İslam

Kan gölüne döndü bak Afkanistan

Bayram mı olurmuş göz yaşlarından?

Bayramsa Bayramınız Mübarek Olsun.

O yıllarda Afganistan'da akan kan marşlarımıza konu oluyordu. Eritre, Mora, Keşmir, Filistin ve daha bir çok coğrafyayı, evimiz, şehrimiz, ülkemiz gibi takip ederdik. Dertleriyle dertlenir, sevinçleriyle mutlu olurduk.

Yıllar geçti. İslam coğrafyasında değişen bir şey yok. Dün Afganistan bugün Arakan. Yine kan, yine zulüm, yine gözyaşı düşüyor Müslümanların payına.

Önümüz Kurban Bayramı. Kurban derdimiz var. Alışveriş meşguliyetimiz var. Bayram hazırlıklarımız devam ediyor. Alacak var, verecek var. Borç var, harç var. Bizi işgal eden o kadar çok şey var ki. Elbette hayat da bizim için, bayram da bizim için. Gerekeni yapacağız elbette.

Ancak İnsan olana, hele hele Müslüman olana, kendi derdi yetmez. İnançlı insan, akrabasını dert eder, komşusunu dert eder, dünyanın öbür ucundaki Müslüman kardeşini dert eder, yetmez açlığın ve savaşın öldürdüğü her canı dert eder.Müslüman dertli insandır vesselam.

"Onulmaz yaralar merhem beklerken

Ayasofya mahkum feryad ederken

Kudüs boynu bükük masum beklerken

Bayramsa Bayramınız Mübarek Olsun"

Elbette Bayramımızı da yapacağız. Ama insanlığa ve İslam'a ait derdimizi de unutmayacağız. Son kanayan yaramız Arakan. Bu zalim coğrafyada Müslümanlar ya yakılıyor, ya suda boğuluyor, ya kurşun ve bıçak yarası ile katlediliyor. Kalp taşıyan kişi, bu tür haberleri alınca canı sıkılıyor, neşesi kaçıyor, çaresizlik altında eziliyor. Eli duaya kalkıyor, zalime buğzediyor, Allah'tan bir çare bir yardım diliyor. Müslüman olmanın en alt derecesi bu. Çünkü Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki:

"Kim bir kötülük ve zulüm görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle buğz etsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir." Müslim, Îman 78. Ayrıca bk. Tirmizi, Fiten 11; Nesai, Îman 17

Derdim Anlatmaya Yetmiyor Lisan

Esaret Altında Köle Müslüman

Bak Bülbüller Sustu Bahçe Perişan

Bayramsa Bayramınız Mübarek Olsun

Eğer gerçekten inanıyorsak: "Ateş düştüğü yeri yakar. Her koyun kendi bacağından asılır. Benim derdim bana yeter" diyemeyiz.

Çünkü Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki:"Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar."

"Arakan için dua etmekten, kurban ve yardım göndermekten başka ne yapabiliriz?" diyebilirsiniz. Ben de onu diyorum zaten. En azından dert edinelim. Onların yaşadığı zulmü hissetmeye çalışalım.

Asıl büyük sorumluluk yöneticilerimize düşüyor. Türk ve İslam birliğini kuracak adımlar atmalılar onlar da. Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi:

Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:

Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!

İnsanlığın bütün ufukları kapkaranlıkken,

Işık olup fışkırmışız ta karanlığın koynundan;

Şimdi bir bak biz neyiz; bir de düşün ki ne imişiz?

"Susmak en iyisidir" deyip sustuk... Sanırsın duymadık!

Bu millet kurtulur, Allah'ım, göster bir tek mucize:

Göster de bir "utanma duygusu" ver gizli hazinenden bize!

Bayram öncesi son sözümüz ve duamız şudur:

Bize Gercek Bayram Nasip Ya Rab

Bayramsa Bayramınız Mübarek Olsun