Kurban Bayramı vesilesiyle gazetemiz yayınlanmıyor. Kalemimizi soğutmadan, fikirlerimizi gevşetmeden, kelimeleri unutmadan, bayramlarda yapılagelen güzellikleri yazılmak ve paylaşmak lazımdır.

Öncelikle bayram sabahlarındaki ruh halinden bahsetmeliyim. Modern dünyanın savurduğu algılara kapılanlar geç saatlere kadar uyuyamadı için sabah namazına uyanamadığı dikkattimizden kaçmıyor. Camideki safların sayısı üç beş artış gösteriyor sadece. Ardından özellikle bayram namazı şu saatte diye uyarılarda bulunulan yazılar vacip olmasına rağmen farzdan da daha değerli hissettiriyor yılda iki kez kılınan namaz. Sabah namazına gitmemek fazla dokunmasa da bayram namazına gitmemek insana daha büyük dokunur ve ağır gelir geleneksel yaşayanlara.

Kitaplardan öğrendiğimiz dinimizin kurallarını uygulayarak hayatımı şekillendirmek Müslüman gönlüme büyük bir haz verir. Sabah namazına tekbirlerle gitmek, cemaate iştirak etmek imanımı bir kez daha tazeler. Sabah namazında Hacı Lütfullah Camiinde Muhammed Paşa hocanın uyku dağıtan saba makamında okuduğu gür sesli kıraatle eda ettikten sonra bayram namazı için Çimen Camiine geçerim. Çimen Cami çocukluğumun izlerini taşır. Daha önce yazdığım gibi genellikle alışkanlıklarıma bağlı yaşarımam söz konusudur. 50 yaşına merdiven dayamış adam olarak, hala çocukluğuma bağlı davranışlar sergilemek beni güvende ve mutlu hissettirir sanki.

Bayram namazı çıkışı, aile fertlerini bir arada gördüğüm çocukluk arkadaşlarımın babalarıyla çocuklarıyla bayramlaşırım mesafeli mesafeli. Hastane Kabristanına doğru yola çıkarım. Dinimizin hassasiyetleri beni her zaman hayran bırakmıştır. Şu bayramlardaki her bir güzellik, modern dünyanın kulaklara fısıldadığı ve insanımızı başka alemlerin kapısında süründüren halinden kurtarır.

Bir bayram günü, bir muştu vakti, bir sevinç anı, ama seni ilkin mezarlıklara yönlendirir. Çünkü senden önce yaşamış olanlar, büyüklerin, hürmet ettiklerin orada. Ahiret aleminin kapısında upuzun yatıyor. Kabirlerin arasında gezrnlerin elleri semaya kalkmış ve dudaklar kıpır kıpır dualar okumakta.

Hüve'l-Baki ( Allah ölümsüzdür) ile başlayan mezar taşları, ruhu için el-Fatiha diye biter. Ancak geçmişlerimizle kurulan en temel ruhsal bağ Fatiha'da gizlidir. Okunan Fatihalar evvelen iki cihan Serveri (sav)'nin temiz, pak ruhlarına hediye öldükten sonra hassaten önünde uzanmış tümsek parçasını altındaki sevdiğinin ruhuna, deyip elimizi yüzümüze süreriz.

Hastaneye mezarlığın kara bağrı, ilkin anneannem Sündüs Neneye ev sahipliği yaptığından ona, ardından babaannem Fatma Neneye okurum. On yıl felçli yatıp dünyanın her türlü acısını bedeninde hissetmiş çilekeş annem Sultan Hanım'a ve yanıbaşında aynı yastığa onca yıl baş koymuş, ilerlemiş yaşının getirdiği emekliliğinde yedi yıl yüksünmeden de anneme/eşine bakmış ve bir asırlık ömrünü tamamlayıp sevdiği kadının yanıbaşına uzanmış babama dua ederim.

Bu bayramda, ellerim yeni kaldırmış Fatiha'yı okurken yeğenlerim ellerinde su bidonlarıyla çıkageldiler. Onlar da büyüklerine hürmette kusur etmediler.

Bu önden gidenlerin hemen ardından, onları takip eden dayım Mustafa Salman'a, Amcam Hasan Taştan'a ve onun değerli eşi, iki büklüm olmuş beli ile her daim hatırımda kalmış benim büyükannem Cemile Hanım'a dua ettikten sonra hemen mezarlığı terk etmem.

Biri daha var... Kabri başında ellerimi semaya, dudaklarımı duaya, gönlümü huzura açıp dua edeceğim... Benim hayatımda büyük çığırlar açan, hayatıma yön veren hayırsever, gönül insanı Hikmet Şahin Hocamın kabri başında dua etmek. Onun üzerimizdeki emeklerini düşünüp babama denk gördüğü değerini asla unutamam.

Sonra gözümü tüm kabristanın üzerinde gezdirir, o koyu yeşilliklerin gölgesinde bu kabir ehlinin, Cennet bahçelerine benzeyen bu görüntüsünün suya yansıması gibi kabirlerine de yansımasını bekler, temenni ederim. İnşallah üstlerinin güzelliği kabirlerinin içine de yansır, Cennet bahçelerinden bir bahçe de o muazzam günü beklerler. İnşallah her biri Allah'ın lütfu keremi ile sırat-ı müstakimi geçip dünyada gördüklerinin çok daha güzelini cennette karşılarında bulurlar.

Bir bayram sabahı, kabristanı ziyaret edip vazifeyi savdık sonra dünya işlerine daldık, dememek gerekiyor. Ölümü hatırlamak, bizim için hayatı daha değerli kılmalıdır. Ölüm karşısında ne kadar aciz kaldığımızı hissetmeliyiz. Hayatın ve ölümün sahibi Allah'a karşı derin bir saygı ve huşu içinde ibadet etmeli kulluğumuzun zirvesini yaşamalıyız.

Bayram günü yapabileceğimiz her türlü güzellikler ve özellikle de sıla-i rahim, kurban etini paylaştırmak, çocukları sevindirmek, bsaygıylamizin saygıyla ellerinden öpmek hep bu güzelliklerin bir yansımasıdır.

Bayramı tatil gibi gören modem anlayışıntan bir an önce kurtulmalı, birlik ve beraberliğimiz için gönül harmanları kurmalıyız. Gölgesinde serinlemekten mutlu olduğumuz aile muhabbetlerini yok saymamalıyız.

Bir bayram daha bizi savurganlıktan kurtarmalı özümüze doğru yürüyüşe çıkarmalıdır.