"Toplumsal değişim" konusunda sorular sormayı düşündüğünde önündeki sınıf defterini imzalıyordu. Sınıf içinde moderatörlük yapmaya soyundu. "Forum" diye isimlendirilen bir iş yapacaktı. Aklına takılan her soruyu, önünde sıraların arasına sıkışmış, soru çözmekten yorgunluk hissetmeyen öğrencilerine soracaktı.

Bu muhabbetin adını da "bu dersi kaynatacağız" diye açıklayınca sınıfta bir heyecan dalgası yayıldığını da fark etti. "Dersi kaynatmak" hakkında bir araştırma yapılmış olsa, tüm zamanlarda "en sevilen ders olduğu tescillenirdi. "Kaynatmak" kelimesinin "olgunlaştırmak, pişirmek" anlamına çevrildiğinde yani "mecaz" olmaktan çıkıp "gerçeğe yakın yerde" durduğunu anlaşıldığında dudaklara yayılan tebessümü izlemek mümkündür.

Bir toplum ne zaman değişir? Bir toplum neden değişmek ister?

Cevaplar bir bir dökülür dillerden. Her biri bir hakikatin farklı bir cümlesini söyler. Belki de yenilgilerdir değişimi fitilleyen sebep. Evet, içinde bulunduğun hali beğenmeyen biri değişim zamanı gelmiş olduğunu kavrayacaktır.

Mevzuyu zor kavrayan gençleri yormadan

Osmanlı zirveye çıktıktan sonra aşağıya doğru inişe geçmişti. Kanuni Süleyman zamanı zirve ise ilk askeri yenilgi de düşüşün başlangıcı olmuştur, derken temel nokta bulmaya çalışıyordu. Avrupa'nın reform ve Rönesans hareketleri ki geç de olsa kavradılar ortaçağın karanlık bir çağ olduğunu. Kitaplardan, ilimden bir çırağ yaktılar ve askeri alanda yürüdü gittiler

Değişimin büyük virajından da bahsetmek gerek...

Tanzimat Fermanı ilanıyla jakoben bir tutum geliştiren saray erkanı bu kuralları halka benimsetmek gerektiğini fark etti. Fransız ayaklanmasında Parisli yazarların yönlendirmeleri olduğu biliniyordu. Onlarla tanışmak ve halkın değişiminin nasıl olacağı konusunda bir fikir almak ve yol yordam öğrenmek maksadıyla Şinasi'nin gönderilmesini okumuştu satır aralarında.

Halkı değiştirmenin yolu onun ağzıyla konuşmak, onun dilini ve derdini anlamaktı. Hiç kimse faydalı olandan uzak kalamazdı. Halkın faydasına olan her şeye kucak açtıklarını fark etti. "Sanat, toplum içindir, toplum için yapılmalıdır" gibi düşünceler attılar edebiyat alemine. Bu düşünce Tanzimat sanatçılarının ayaklarına dolandı zaman zaman, bunu da fark etti. Pasta keser gibi olayları durumları, zamanı, çağları birbirinden ayrılmaz olduğunu da ifade etti cevap veren gençlere.

Şinasi'nin medya ayağını, Mustafa Reşit Paşa'nın siyaset ayağını temsil ettiğini ve birlikte hareket ederek fermanın halk nezdinde geçerliliğini sağlamaya çalıştığını vurguladı.

Bir taraftan Batı ve Batıya benzeyen uşak ruhlu insanların yanlışlarını vurgulamaya çalışacağını ilk derste söylemişti.

Samimi olmak ve yürekli (en azından Hürriyet kasidesindeki kelimeleri incelendiğinde) olan Namık Kemal'i de koluna taktı, Öbür taraftan da Ziya Paşa gibi iktidar hırslısı birini de yanına aldı Şinasi.

Bir masanın etrafında olmasa da patronlarından aldığı muhabbetleri ile paylaştı bu ilerici olacak adamlarla... Lakin kızdığı bir nokta bu "değişimin tabi olmayışı" idi. Her değişim olduğu edebi, siyasal, sosyal döneme dikkatlerini yoğunlaştırıyor elinden geldiğince.

Osmanlının Batıya evirilmiş yüzünü batıdan ayrılıp Milletin özbenliğine dönmesinin bekleyip duracaktı.