ÇOCUĞUNUN BAŞARISI KARŞISINDA ÜZÜLEN,
BAŞARISIZLIĞI KARŞISINDA SEVİNEN ANNELER
Yazıda bahsedilen anne, çocuğa birincil bakım veren kişi olarak ele alınmıştır. Bu baba veya bir başkası olabilir.
Başlığı okuyunca birçok kişinin, özellikle de annelerin bu ne ya Dediğini duyar gibiyim. Okuma ilerledikçe birçok anne önce inkâr edecek, daha sonra kendi hayatını da göz önüne alarak ” biraz öyle gibi” diye düşünmeye başlayacaktır. Çünkü aynı süreç kendi hayat hikâyelerinde bulunabilir.
Hikâye biraz eskiye dayanıyor. Daha 4-5 aylık bebeğin anne kucağında iken kafasını arkaya doğru atarak anneden ayrışmaya başlayan süreç, çocuk 1-2 yaşana geldiğinde daha da hızlanıyor. Artık emekleyen hatta yürüyebilen, yavaş yavaş anneden ayrışarak dünyayı keşfe çıkan bir bebek.
Bebeğin anneden ayrışmaya başlaması ile birlikte annede birtakım olumsuz duygular hâkim olmaya başlar. Çünkü çocuğu bir başka kişi ya da durumlara yönelmekte, ara sıra da olsa anne dışındaki kişilerle yakınlık kurmaktadır. Örneğin komşu Ayşe hanımın kucağına gitmekte veya anneye ihtiyaç duymadan kendi başına oynamaktadır.
Bu durumda anne dışa yansıtmasa da kendi içerisinde değersizlik, yetersizlik, aşağılanmışlık ve terk edilmişlik duyguları yaşar. İçinde yaşadığı ama dışarıya yansıtmamaya çalıştığı bu duygularla birlikte çocuğu ile öyle bir ses tonu, bakış, duygu ve beden dili ile iletişim kurar ki, kendi içinde yaşadığı bu olumsuz durumları aynen çocuğuna aktarır.
Hayattaki en önemli yaşam kaynağı olan anne sevgisi, ilgisi ve şefkatini kaybetme tehlikesi yaşayan çocuk bu duruma dayanamaz ve kendi ilgisinden ve özgürlüğünden vazgeçerek tekrar anneye döner.
Bu durum defalarca kez yaşandıktan sonra artık çocuk annenin onayı olmadan kendi istediği şekilde davranamaz. Çünkü onu hayata bağlayan sevgiyi, ilgiyi, şefkati kısacası yaşam enerjisini kaybetmektedir.
Aslında çocuğun daha 4-5 aylıkken başlayan ayrışma girişimleri, içinden geldiği şekilde özgürce davranması ve kendisi olması hayattaki ilk ve en önemli başarısıdır. Anne bu durumda terk duygusu yaşadığı için buna dayanamaz ve çocuğun hayattaki bu en önemli başarısını cezalandırır. Çocuğa “sakın beni terk etme, başkasını bana tercih etme, kendi istediğin gibi davranma ve özgür olma, anne nasıl istiyorsa öyle ol” mesajlarını verir. Çocuğun ilk ve hayatında en önemli olacak ayrışma girişimleri cezalandırılmaktadır.
Çocuğun kendisi olamaması, annenin gözüne bakarak onun istediği şekilde davranması, düşünmesi annede inanılmaz bir hoşnutluk oluşturur. Çocuğu hep onunla birlikte olmak istemekte, anne olmadığında rahatsız olmaktadır. Başkalarını ki buna bazen ailenin diğer fertleri de dâhil olabilir, anneye tercih etmemektedir. Anne ve çocuk birbirine yapışık, mutlu şekilde yaşamaktadır. Yani çocuğun ayrışmaya, kendisi olmaya, kısaca ayrı bir fert olmaya karşı girişimde bulunmayışı anne tarafından ödüllendirilmektedir.
Artık karşımızda çocuğun başarısı karşısında üzülen ve terk duygusu yaşayarak çocuğunu cezalandıran bir anne, anneye yapışarak kendisi olmakta vazgeçmesi karşısında da kendisi iyi hisseden ve bu durumu ödüllendiren bir anne bulunmaktadır.
Çocuk büyüdükçe kendi isteklerinden vazgeçerek annenin isteklerini yapmayı daha pekiştirerek öğrenmeye devam edecek. Ne zaman acıktığına, ne zaman uyuması gerektiğine, üzerine ne giyeceğine anne karar verecek hep. Çocuk ne kadar çabalasa da bir türlü başaramayacak kendi istediği şekilde hareket etmeyi.
Anne tüm bu davranışları sevgiyle, ilgiyle ve büyük bir mutlulukla yapacak, zihnindeki çocuğa bakım verecek hep, karşısındaki çocuğunu ayrı bir fert olarak kabul etmeden. Çünkü o anneye göre daha çok küçüktür ve neyin kendisi için iyi olduğunu bilemez.
Zamanla çocuk için anne konumunda olan kişi ve kurumlar çoğalacak. Artık anne bir tane değil, birçok annesi olacak. Arkadaşı bir anne olacak, çalıştığı kurumu bir anne olacak, cemaati, derneği, tuttuğu takımı, siyasi partisi, kocası vs. bir karar alırken, bir girişimde bulunurken yeni annelerin gözlerinin içine bakacak ve anneden onay bekleyecek. Bir elbise alırken bile kendi başına hareket edemeyecek ve illaki bir başka kişiden(anne)onay bekleyecek. Hayatındaki en önemli kararlarda bile yeni annenin fikirleri kendisininkinden daha etkili olacak.
Ergenlik döneminde meslek seçerken, evlenirken eş seçerken, herhangi bir eşya satın alırken ve günübirlik basit işlerde bile hep annelerin ne dediğine bakar ve mutlaka onlardan onay alır. Bu gün hangi yemeği yapmamı istersin?, bu bana yakışmış mı?, sence hangisini almalıyım?,sizce hangi meslek daha iyi?, gibi ifadeleri sıkça duymuşunuzdur.
Şu anda karşımızda koskoca bir yetişkin ama kendi istek, arzu ve özgür iradesini askıya almış, daha çok kendine anne olabileceklerin gözüne bakarak onların istediği şekilde düşünen ve davranan bir kişi durmaktadır. Bu kişiler kendi başlarına pek hareket edemez, inisiyatif alamaz, kendi özgür iradelerinin ve içlerinden geldiği gibi yaşamanın tadını pek alamazlar.
Çocuğun ilk girişim başarılarından başlayarak kendisi olmayı cezalandıran, kendinden vazgeçtiğinde annenin istediği çocuk olunca ödüllendiren bir annenin oluşturduğu kişilik. Belki mutlu gibi gözükebilir ama içten içe kendisi olamadığını, içinden geldiği gibi davranamadığını hissedecek ve hayat zevkini özgürce tadamayacaktır.
Bazı kişiler de vardır ki karşısındaki kişiye bu tür onay soruları sıkça sorar ancak onun kafasında ne yapacağı bellidir zaten, size sadece sormak için sorar. O kişiler farklı bir kişilik yapısıdır. Burada anlatılanlara pek uymazlar.
Sorularınızı mail adresi ile bildirebilirsiniz. Cevap yazılırken kimlik bilgileriniz kullanılmayacaktır. Mutlu ve sağlıklı günler dilerim.
Klinik Psikoloji öğ.
Harun ÇOLAK
pdrharun@hotmail