Bir tartışmadır gidiyor; 15 Temmuz gecesinin ardından tövbe eden cemaatçileri affedelim mi, affetmeyelim mi? Bu konuda gerek köşe yazarları gerekse sosyal medyada arkadaşlar düşüncelerini ifade ettiler. Ben olaya farklı bir açıdan yaklaşma taraftarıyım.

Benim gibi yıllarca bu hareketin içinde yer alıp; özellikle dershanelerin kapatılma süreci ve 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından o yolla ilişkisini kesenlere lafım yok. Onlar doğru bir istikamete yelken açtılar 3 yıl önce.

Sonra HDP için oy toplamaya başlandığını, Erdoğan nefretinin PKK'ya dahi yaklaştırdığını sezen ve 2014 seçimleriyle birlikte 'Bunlar kendi geleceklerini ülkenin geleceğinden önemli sayar hale gelmişler' diyerek yol ayrımında bulunanlara da diyecek bir sözümüz yok.

Aslında o gemiyi terk etmek için önlerine çok sebep çıkmıştı ama aldatıldık düşüncesini belki de kabullenememe, yanlışta ısrara devam ettirdi.

Hoşgörü cemaati, hizmet hareketi, vurana elsiz, övene dilsiz anlayışının yerini beddualar, küfürler, hakaretler aldığında da onu bir tevillerle örtmenin de bir anlamı yoktu aslında. Belki o sözlerle de yollarını ayırmış olanlar olabilir.

15 Temmuz'da insanların üzerine bomba yağdıracak, tank sürecek kadar adileşmişleri görüp de gıkını çıkartmayan, hala 'Tayyip Erdoğan'ın oyunudur' diyenleri Allah'a havale ediyorum. Onlara bir şey anlatamayız zaten.

Ben 15 Temmuzla birlikte yollarını ayıran ya da daha çok ayırdığını kavlen söyleyip; kalben devam edenlere birkaç söz söyleme gayretindeyim.

Belki devlet size inanmayacak. Memursanız memurluğunuz yanacak. Özel sektörde bir işiniz varsa belki bir takım yaptırımlar uygulayacak. Belki bu olağanüstü halde içeri atacak. Evladınız, aileniz yıllarca yolunuzu beklemek zorunda kalacak. Yani dünya namına her şeyiniz gidecek.

Siz bunları yaşarken, çileyi çekerken; yıllarca hoca diye peşinden koşulan adam Amerika'da yaşamaya devam edecek.

Geçmişte utanmadan Bediüzzaman Hazretlerini bize örnek veren (ki Bediüzzaman için ne büyük talihsizliktir o), talebeleri için mahkeme mahkeme sürüldü, hapishanelerde yattı, zehirlendi diyen o adam talebeleri sürüm sürüm sürünürken Amerika'da yatmaya devam edecek.

Siz de hocam, hocam diye zırlamayı sürdüreceksiniz. Akıl kar işi mi Allah aşkına?

Kuran'da 'Hala akıllanmayacak mısınız?' ayetindeki gibi soralım. Bunları görürken gerçekten -kalben- hala inanmaya devam mı edeceksiniz?

Dünyanız gitti, gidecek. Hiç olmazsa ahretinizi kurtarma adına 40 yıl bizlere, hepimize yalan söyleyen bu adamı terk etme zamanı gelmedi mi?