İsteği gerçekleşmedi Defne'nin, acıları dinmeye başlayıp birkaç dakika sonra tamamen sona erdi. Artık hiç acı çekmemiş gibiydi. Özgürce uçan bir kuş kadar hafiflemişti. Tam "ölüm süreci bitti, tamamen öldüm mü?" diye düşünüp hayatı, gözlerinin önünden film şeridi gibi geçerken bembeyaz bir ışık görmüştü. Hafif bir rüzgar, ışık demetinin içine içine itiyordu onu. Defne huzurla dolarken "ölüm böyle bir şeymiş demek ki" diye geçirdi içinden beyaz ışıkların içinde uçarken.

Defne, uçmanın sona erdiğini ve ayaklarının artık yere bastığını hissetti. Gözünü yavaşça araladı ve aralık bırakılmış bir odanın kapısında buldu kendini. Eğilip şöyle bir ayaklarına kadar bakınca da ufacık bir çocuk bedeninde olduğunu anladı. Elinde de yine kendisi gibi ufak olan bir ayıcık vardı. Saçları da iki yandan örgülüydü. Böyle bir çocuğun yaşı ancak dört veya beş olabilir, diye düşündü Defne. Kendini önünde bulduğu kapıyı biraz daha araladı ve içeri baktı. Bir kadın ve bir erkek çok fena kavga ediyorlardı. Defne, başını biraz daha uzatınca yerde kırılmış ayna parçalarını gördü. Aynanın neden kırılmış olabileceğini tam düşünürken, adam elindeki kolonya şişesine benzer bir şişenin kapağını açtı ve yoğun sıvıyı kadının yüzüne doğru serpti. Kadının yüzü bir anda pişmeye, kanamaya, yanmaya başlamıştı. Derisi dökülüyordu. Kadın acılar içinde yere yığıldı. Tir tir titreyen elleriyle yüzünü kapatmaya çalışıyordu. Belli ki adam ona kezzap atmıştı. Defne olanları korku ve dehşet içinde izliyordu. Kadın yerde acılar içinde kıvranmaktan yer değiştirmiş artık sırtını Defne'ye dönmüştü. Elindeki şişeyi bir kenara fırlatan adam, artık yüzü tanınmayacak kadar korkunç hale gelen kadına pişmanlık dolu bir öfkeyle bakıyordu.

Defne, kendi iradesinin dışında yürüdüğünü fark etti. Odanın içinde kenarda bir yerde durdu. Korku dolu bir refleksle dolabın arkasına sindi. Ölüm bu muydu? Vücudunu kontrol edememek miydi ölüm? Ve ölür ölmez böyle korkunç bir olaya şahit olmak... Belki de şimdi bu kontrolsüz minik bedeniyle olayın tam ortasına istemsizce sürüklenmek ve bir daha ölmek... Defne, ölüm buysa hiç ölmeseydim diye düşündü.

Adam ile kadına iyice yaklaşmıştı. Lakin Defne, bunları görmek istemiyordu. Yapamıyordu, ağlıyordu ama gözünden yaş gelmiyordu. Minik beden artık sırtı ona dönük olan kadının dibindeydi. Kadın hıçkırarak ağlıyordu. Defne bu minik bedenin neden ve nasıl bu kadar cesaretli olduğunu anlayamıyordu. Öfkeli bir adam ile yüzü yanmış olan bir kadının yanındaydı. Bir anda ufak elini, başını yere eğip acı içinde ağlayan kadının omzuna koyduğunu fark etti. Defne, çok korkuyordu. Kadın omzundaki eli hissedip sahibine baktığında çocukla birlikte Defne de o ana kadar görüp göremeyeceği en korkunç yüz ile karşı karşıya kaldı.

Korktu, çığlıklar attı, ağladı, kaçmaya çalıştı ama bunların hiçbirini bedeniyle yapamıyordu. Minik beden ise öylece duruyordu, öyle ki elini bile geri almamıştı. Defne, miniğin gözlerini kapatmak istedi ama olmuyordu. Bu beden Defne'nin istediği hiçbir şeyi yapmıyordu! Öylece bakıyordu, sadece bakıyordu...

Artık ne yapsa göz kapaklarını indiremeyeceğini anladığı için içinden sinirle öyle bir çığlık bastı ki dünyası değişti... Kendini bir anda sanki ortalarında bomba patlamışcasına uzaklaşan bir topluluğun içinde, bir otobüs durağında buldu. Boğazının ağrıdığını hissetti. Herkes onun yanından uzaklaşmaya çalışırken, tepesinde bir kişi duruyordu. Korku dolu gözleri ile Defne'ye bakarken aniden elindeki çantayı yere attı ve o da hızla kaçtı. Artık hiç kimse kalmamıştı yanında. Yerdeki aynalı çantasını eline aldığında yaşadığı her şeyi anımsamıştı.

Gözleri ayna ile teması kestiği anda o korkunç rüyadan uyanmıştı. Az önce aynalı çantasını çekip almaya çalışan genç bunu başarmıştı. Defne, aynanın içinden çıktığı anda yani ona bakmayı kestiğinde, gerçek dünyaya dönmüştü. Nasıl olmuştu bu? Mutlaka bir açıklaması olmalıydı...

Hilal Ebru İnal