Kur’an’ı anlama konusunda gayret gösteren bir insan her defasında bir önceki seferde fark edemediği yeni güzellikleri fark eder.Bu durum aynı zamanda Kur’an’ın bir mucize oluşunun ayrı bir ispatıdır.

Kur’an üzerinde tefekkür edenlerimiz ilk bakışta birbirleriyle ilgisi olmadığını zannettiği ayetlerin nasıl da mükemmel bir şekilde uyum içinde olduklarını fark eder.
Şöyle iki örnek ile açıklayabiliriz:

Yasin Suresinin 36. ve 37. ayetlerini okuyan bir insan ilk bakışta bu iki ayet arasında bir bağlantı kuramayabilir.Ancak tefsir kitaplarından ve ilmi gelişmelerden haberi olanlar şöyle bir bağlantıyı fark eder.

Önce o iki ayeti hatırlayalım:

”Yerin bitirdiklerinden(yetiştirdiklerinden),insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ı tesbih ve takdis ederim” (Yasin,36).

“Gece de onlar için bir ibret alametidir.Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler”(Yasin,37).

Birinci ayetin girişinde ‘yerin yetiştirdiklerinden’ bahsettikten sonra ikinci ayet ‘gece’ ile başlar.Acaba yerin yetiştirdiği ile gece arasında ne gibi bir bağlantı olabilir ? Bunu ilk bakışta anlamak belki de zordur.Ancak Japonya’da meydana gelen gerçek bir olay bu ayetler arasındaki mükemmel bağlantıyı ispatlamıştır.

Japonya’da bir çiftçi tarlasındaki pirinçlerin çok cılız yetiştiğini ve o yıl verimli ürün alamamasının sebebini tarlasının içine konulan bir firmanın büyükçe bir ışıklı reklam panosunun sebep olduğunu iddia ederek mahkemeye başvurur.İlk zamanlar hakimler bu şikayeti ciddiye almazlar.Ancak çiftçi iddiasında ısrar edince mahkeme heyeti bilir kişiye başvurarak iddianın araştırılmasını ister.

Bilir kişi heyeti araştırmasını bitirir ve mahkemeye şu raporu verir.”Bir bitkinin yetişmesi için karanlığa ihtiyaç vardır.Tarlanın ortasındaki ışıklı reklam panosu sabaha kadar yandığı için tarla karanlıktan mahrum kalmış ve dolayısıyla pirinçler cılız kalmıştır”.Bu rapordan sonra tarla sahibi o firmadan tazminat almaya hak kazanır.

İşte bu olay , ilim ve teknik ilerledikçe Kur’an’ın daha da iyi anlaşıldığının bir ispatıdır.
Diğer örneğimiz de Hadid Suresi 25.ayette geçen “Kitap”,”Mizan” ve “Demir” kavramlarıdır.

Ayeti kerime şöyledir:”Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki,insanlar adaleti yerine getirsinler.Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için bir çok faydalar bulunan demiri yarattık.Allah da kendisine ve Resullerine gabya inanarak yardım edecekleri bilsin.Şüphesiz Allah kuvvetlidir,mutlak güç sahibidir”(Hadid,25).

İlk bakışta bu üç kavram arasında bağlantı kurmakta zorlanabiliriz.Ama ayet üzerinde derin tefekkür edince şu gerçeği bulmada zorlanmıyoruz:

1-KİTAP:Allah’ın bir topluma gönderdiği ilahi ölçülerdir ki Rabbimiz hiçbir toplumu kuralsız bırakmamıştır.Ayrıca kitap kültürün ,eğitimin ve medeniyetin ilerleyişinin bir sembolüdür.

2-MİZAN(Ölçü,Denge ve Adalet):Eğer bir toplum Allah’ın kitabına göre hayatını düzenlerse o toplumda adalet hakim olur,denge kurulur ve her şey ölçülü hale gelir.

3-DEMİR:Maddi güç ve kuvveti temsil eder.Eğer bir toplum Allah’ın Kitabına uyar,adaleti sağlarsa dünyada güçlü olur ve sözü dinlenir bir toplum haline gelir.

Kur’an baştan sona kadar birbiriyle uyumlu ve her okuyuşta ayrı güzelliklerinin fark edildiği eşsiz bir kitaptır.Yeter ki biz Müslümanlar zaman bulup Kur’an üzerinde tefekkür edebilelim.

Bu ayetler dünya üzerinde adalete dayanmayan güçlerin bir gün sona ereceğini bize müjdelemektedir.Yeryüzünde hiçbir adaletsiz süper güç yaşamamıştır.Zalimler mutlaka cezalarını bir gün çekeceklerdir,yeter ki sabırlı olalım.

UNUTMAYIN:Allah yarına bırakır ama kimsenin yanına bırakmaz.Allah imhal eder (mühlet verir ) ama ihmal etmez.
Abdulvasih DURAN