Musa'nın annesine vahyettik: "Onu emzir! Eğer onun için korkarsan, onu nehre bırak. Ve korkma, üzülme. Biz, onu sana döndüreceğiz. Ve onu rasul yapacağız."

Musa'nın annesinin yüreği ise yalnızca çocuğuyla meşguldü. Eğer, inanıp güvenen biri olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık neredeyse işi meydana çıkaracaktı."

Kasas suresinde geçen bu ayat-ı kerime, Rabbimizin bir anneye verdiği değeri anlatır bana göre.

İnsan anneler/günü hakkında bir şey yazamaz mı ? "Anne" deyince bütün şefkat duygularımız akıp giden nehirler gibi coşmaz mı içimizde? Anneyle evlat, etle tırnak misali değil midir? O kadar yakın, o kadar gönül gönüle.

İnsan, "annem" dedigi zaman dili tutulur gibi olmalı, gönlü pırpır etmeli. Varlığından çoğu zaman çok şey anlamasa da yokluğunda büyük ve karanlık bir boşluğun içine düştüğünü anlar insan.

Çünkü anne, sanki bizim vücudumuzdan bir uzuv gibi her zaman yanımızda, her zaman bizimle beraber. Çoğu zaman oturup düşünmeyiz bile elimizi, kolumuzu, ayağımızı ya da beden sağlığımızı. Onları hep bizimle var olacaklarmış gibi düşünürüz. Lakin bir gün gelir, parmaklarımızı oynatamadığımızı, kolumuzu kaldıramadığımızı hissederiz. Nelere sahipmişiz de ondan mahrum kalmışız anlayıveririz o vakit.

Yemeğimizi yapıp önümüze getiren, elbiselerimizi temizleyip dolabımıza yerleştiren, evimizi/ odamızı düzenleleyip hazır hale getiren, her dertlendimizde dert ortağımız olan annemiz, gecenin ya da gündüzün bir saatinde vazifelerini aksettirdiğinde hayatımızın nasıl altüst olduğunu dibine kadar fark ederiz.

Kurulu düzenin en büyük döner çarkı en geniş dişlileri onun varlığıyla döner durur. O mübarek kadın, Allah'ı her zaman ta'zim eden ve ona ibadet eden meleklerin hamurundan yaratılmıştır sanki. Allah'ın rahman ve rahim sıfatının ete kemiğe bürünmüş ve görünür kılınmış halidir sanki. Ne çok hikaye, ne çok şiir, ne çok masal dinlemişizdir anneler hakkında.

Fakat bir evladın yüreğine anne sevgisi yerleştiren; bir annenin evlat gönlüne evlat sevgisi inşa eden yüce Rabbimiz sevginin ve merhametin en büyük kaynağıdır, unutmamak gerekir.

Kutlu vakitlerinin birinde, pazarda evladını kaybettikten sonra bulan annenin evladını bağrına bastığını görünce sahabeye sorar: "Bu anne, çocuğunu ateşe atabilir mi?Sahabe-i kiram: "Hayır Ya Resulallah bu mümkün müdür?" Alemlere rahmet (sav): "İşte bilin ki Allah da kullarına karşı muhabbeti ve sevgisi bu annenin evladına olan muhabbetinden daha çoktur." Yüce Rabbimiz, "anneyi" kendi ahlakında yaratmış. Herhangi bir karşılık beklemeden, her daim veren, her daim paylaşan bir ruh inşa etmiş.

Yaradılış sırrına vakıf olamayan bir takım "kadınlar" görüyoruz çağımızda çocuklarını köpek yavrusu gibi doğuran, nefsine düşkün, benliğini öne çıkaran.

Nefsini ayaklar altına alabilmeyi. "Ben" demekten çok yavrum demeyi bilen anneler gün geçtikçe sayısal kan kaybediyorlar. Rabbimizin fıtratlara yerleştirmiş olduğu o mükemmel annelik duygusunu, sinir damarlarının tutup vücudundan koparırcasına sıyırıp atmak isteyen anneler var.

İnsanlığın en büyük kavramlarını bünyesinde süs diye taşıyabilen bu güzel insanlar, hangi fikirlerin, hangi feminist ideolojilerin dürtüsüyle bu hale gelmiş olabilirler, bilemiyoruz.

Çağdaş ve modern dünya sisteminin kabul ettiği "anneler günü" konusunda itirazlarımız olacaksa bile güzel hatırlatmaları, öze/fıtratına dönüş hatırlatmalarını söz ya da görsel olarak sıkça hatırlatıldığı bugünü (yani anneler gününü) saygı ve hürmetle kutlamalıyız vesselam.