Sanıyorum çoğumuz "Asım'ın Nesli" kavramını duymuşuzdur.Bu kavram büyük şairimiz M.Akif ERSOY'un hayal ettiği neslin adıdır.Büyük şair bir şiirinde bu konuyu şöyle anlatır:

Asımın Nesli,diyordum ya nesilmiş gerçek,

İşte çiğnetmedi namusunu,çiğnetmeyecek.

Büyük şairin hayal ettiği nesil aslında hepimizin hayal ettiği nesildir.Bu nesil:

-İman ile ilmi birbirinden ayırmayan,

-Karakterli,Ahlaklı,Erdemli,Bilgili,Edepli,

-Vatan,Millet,Bayrak şuuruyla yetişen

-Sorumluluğunu bilen,

-Vaktini,sağlığını,parasını,gençliğini ve kısacası ömrünü boşa harcamayan bir nesil bir gençliktir

M.Akif merhum Asım'ın gençliğini hayal ederken rol model olarak ta kendisine sahabeden Asım bin Sabit'i örnek almıştır.Çünkü Asım bin Sabit'in hayat hikayesi de gerçekten dikkat

çekicidir. "Arıların koruduğu sahabe" olarak ünlenmiş sahabenin hayat hikayesi çok manidardır.

Şöyle anlatılır. Peygamberimiz (sav) kabilelerine İslam'ı öğretmek üzere öğretmen talebinde bulunan kişilerle beraber, aralarında Asım bin Sabit'in de bulunduğu 10 kişilik bir eğitici heyet gönderir. Ancak Reci denilen bir subaşında bu öğretmen sahabiler, Lihyanoğulları'nın saldırısına uğrarlar. Lihyanoğulları'nın amacı onları esir edip Mekkeli Müşriklere satmaktır. Bu nedenle onları sağ ele geçirmeye çalışıyorlardı. Fakat Asım, teslim olmamaya kararlıdır. O yiğitçe şöyle haykırıyordu: "Ben müşriklerin himayesini ömrüm boyunca kabul etmemek üzere yeminliyim. Vallahi bu kafirlere asla teslim olmam. Allah'ım Resulullah'ı (sav) durumumuzdan haberdar et.''

Şehit olacağı esnada şu duayı yaptı: "Allah'ım Senin dinini korumaya çalıştım. Sen de cesedimi müşriklerden koru".

Müşriklere Asım bin Sabit'in başını kesmek istediler. Fakat Yüce Allah, Asım bin Sabit'in duasını kabul buyurdu ve mübarek cesedine müşrikler el süremediler.Yüce Rabbim bir arı sürüsü gönderdi. Bulut gibi Asım bin Sabit'in üzerinde durdular. Hiç bir müşrik yanına yaklaşamadı. "Bırakın akşam olunca arılar onun üzerinden dağılır, biz de başını alırız" dediler. Akşam olunca Yüce Allah, bir yağmur gönderdi. Görülmemiş bir yağmur yağdı. Sel geldi ve Asım bin Sabit'in cesedini alıp götürdü. Cesedin nerede olduğu bilinemedi. Ne kadar aradılarsa da bulunamadı.

İşte örnek Sahabi Asım'ın bu hayatı merhum M.Akif'e ve hepimize ilham kaynağı olmuştur.

Asım'ın Nesli ilim ile imanı birbirinden ayırmayan bir nesildir.Çünkü iman ilimden ayrılınca hurafeler,hikayeler ve rüyalar devreye girer.Oysa ilim ile donanmış bir iman ise:

-Hak ile Batılı,

-Yanlış ile Doğruyu,

-Güzel ile Çirkini,

-Faydalı ile Zararlıyı,

-Hidayet ile Dalaleti birbirinden ayırır.

İlim ile donatılmış bir İman ile kainatı anlamak kolaylaşır ve Rabbimize en doğru şekilde nasıl ibadet yapabileceğimizi öğrenmiş oluruz.

İlim ile donatılmış bir iman bizlere aklımızı kullanmamızı ister:

"Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an olarak indirdik."(Yusuf,2)

"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim sahipleri için elbette ibretler vardır."(Ali İmran,190).

Asımın Nesli İnşallah ümmetin ve İslam aleminin ümidi olacaktır.Ya değilse günümüze baktığımızda İslam alemi ilimden kopmuş,hurafe,hikaye ve rüyalarla kuşatılmıştır.

Geçenlerde İslam aleminin perişan halini anlatmak için bir grup müslümanla sohbet ediyorduk.Kendilerine şunu sordum:"Şu anda Koronavirüse çözüm bulmak için hangi ülkelerden medet umuyoruz?Çin,Rusya,Almanya v.b.mi yoksa,Irak,Suriye,Libya ve Suudi mi?

Ne cevap verdiklerini gülümsemelerinden,gülümsedikleri de maskelerinin yana doğru açılmasından anladım.