Hayata dair bakışımız, sadece dünyevi ve günübirlik pencereden olursa, gerçek savaşın aslında kimler arasında olduğunu ıskalarız.

Reform hareketi sonrasında, batı dünyası uhrevi hayatı kafasından silmiş, dünya odaklı felsefeye mahkum olmuştur. İlahi emri yok saymış ve ilahi olanın yerine şeytani felsefeyi koymuştur. Tabiiki bahse konu durum tüm batılılar için geçerli değildir fakat, baskın olan ve batılı devletlerin zihniyetlerine egemen olan anlayış budur. Bizde de, maalesef batılılaşma sürecinde bu zihniyet alıcı bulmuştur. Dünyevileşip uhrevi olanı ve ilahi olanı unutmak bizi, bilerek veya bilmeyerek şeytani felsefeye sürüklemiştir.

Oysaki medeniyetimizin bakış açısı dünyevi değildir: Biz dünyaya Yaratıcı tarafından imtihan için gönderildik. Bizim amacımız dünyaya taparcasına bağlanıp, sadece dünyevi olanı elde etmek değildir.Mesela bizim için maddiyata sahip olmaktan daha değerli olan, helal yoldan çalışmaktır. Bizim için dünya ahiretin tarlasıdır ve gelip geçilen bir handır. İllede batılılar gibi güçlü olacağız diye değer yargılarımızı bir kenara atamayız. Dünyevi menfaatler için ilahi ilkeleri bir kenara atamayız.

Örneğin devletlerimiz zengin olsun diye sömürgecilik yapamayız, batılılar gibi "rabbena hep bana" diyemeyiz. Mazlumu, mağduru yok sayamayız.

Medeniyet ölçümüzde, inanç sistemimizde düşman bellidir ve o düşman İblis ve ordusudur, şeytanlardır. Şeytan insanoğlunun "apaçık düşmanıdır." Hz.Adem'den beri savaş, İblis ve onun orduları ile Hak yolunda olmayı ilke edinmiş insanlar arasındadır.

Devirlere göre sebep, yöntem değişsede savaşların aslı bu savaşdır. Ve Hak yolunda olanlar bu savaşta, dünyevi hesaplar ve menfaatler için değil Hak rızası için mücadele ederler.

Şeytani felsefenin insanlığı sürüklediği nokta ortadadır. Batın şeytaniliği, menfaatperestliği ve ikiyüzlü tavrı ayan beyan ortaya çıkmıştır. Uluslararası düzene hakim olanların şeytani felsefeye hizmet ettiği, insani değer diye bir derdinin olmadığı, dünyayı ateşe atarak, efendileri olan İblis adına hareket ederek insanoğluna düşmanlık sergilediği ayan beyan ortadadır.

Dünyevi ve batı peydahlaması ideolojilerin, aslında şeytani felsefenin makyajlı ürünleri olduğu ve göz boyamaktan ibaret olduğu tarihteki olaylarda da, günümüzdeki hadiselerde de net olarak görülmektedir. Adeta kutsallık atfedilen bu kavramların içinin boş olduğu, insanlığın hiçbir derdine derman olmadığı gerçeği, milyonlarca insanın kanıyla defalarca ispatlanmıştır. Bu allı pullu ideoloji ve felsefelerin temel amacının, ilahi olan herşeyi yok edip, yerine iblisi olan her şeyi yerleştirip insanoğlunu bataklığa sürüklemek olduğu net gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.

Şeytani felsefe ile Hak yanlıları arasında süren bu mücadele sürekli olmakla birlikte, büyük kapışmanın yaklaşmakta olduğu da hissedilmektedir. Adına ister Armageddon, ister Melameikübra diyin, bu hesaplaşmanın muhtemelen yakın olduğu, hadiselerin gidişatından anlaşılmaktadır. Önemli olan bu ihtimale hazırlıklı olmak ve tarafını doğru olarak seçebilmektir.

Dünyaya, olaylara ve dünya sonrasına, batının "made in İblis" felsefesiyle değil; kendi ilahi kaynaklı felsefemizle bakmanın zamanı çoktan gelmiştir, kurtuluş için yol budur.

Allah; hakkı hak bilip hakka ittiba eden (bağlanan), batılı batıl bilipte batıldan sakınan kullarından eylesin. Gerisi boş, gerisi hikaye. Ve unutmayalı sonunda mutlaka Hak galip gelecek, batıl yok olacak.

Mehmet Arif SELİM