Bir topluluk isyan ediyor, başka bir topluluk, erk ya da yönetim bu isyanı dindirmek istiyor.

İsyan, başından beri anlattığımız üzere gerçek bir isyansa sonu genellikle kanlı bitiyor. Bu yüzden isyana karşı "Ne yapmak gerekir?" sorusu soruluyor.

İsyana karşı bir şey yapılamaz. Önemli olan isyanın öncesidir. İsyana engel olunabilir.

Kişisel manada psikolojik olarak, toplumsal manada sosyolojik olarak isyankar ontolojinin çekiciliği sistemde hiç düşünülmeyen unsurlardır.

İsyan, isyanı çeker.

İnsanoğlu böylelikle bir topluluk olabilir, olmasa da toplulukmuş gibi hareket edebilir.

Toplulukların en büyük problemi isyan hareketine geçmişlerini unutarak başlamalarıdır. İnsanoğlunun öğrenim süreci sadece varlığın bilinciyle alakalı değildir.

Yaşamın içindeki öğrenim süreçleriyle bütünlük arz eder. Bütün isyankarlar yaşamın amacını yitirmiştir. Öyleyse asıl olan isyanı dindirmek değil isyan başlamadan önce buna engel olmaktır.

Buna engel olabilmekse bir tahakkümat ya da mecburiyet değildir. Öncelikle onlara geçmişlerini öğretmek gerekir.

Tarih boyunca gelmiş bütün kitaplar insanlara dini anlatırken önce geçmişi anlatırlar. Geçmişin hikayesi geleceğin kendisidir. Öyleyse insana en başta geçmişinin öğretilmesi gerekir.

Bugünü öğretecek olanlar, bugünü bugün gibi öğretmeyi tercih etmiyorlar. Sürekli bugünün kazançlarını ortaya koyuyorlar.

Bizler okullarda bugünü değil bugün ne kazanabileceğimizi öğreniyoruz. Ama önce öğrenmemiz gereken bugünün ne anlama geldiğidir.

Bugün, varlığımız açısından son gün olma ihtimali en yüksek olan gün. Böyle olursa fikri yaşatmak mümkün.

Fikrin yaşandığı yerde bir ağacın salkım saçak yükselmesi, ondan meyve beklenmesi mümkün.

Tarih boyunca isyanlar hakkında söylenmiş olan sözler, bir isyanı engelleme sürecinde yukarıda bahsettiğimiz o ilk cümleleri de destekler mahiyettedir.

İsyan, kelimelerin biterek bağrışmaların başladığı yere verilen isimdir.

"Ey atasözlerine isyan eden" diye başlamak gerekiyor. "Dön de kendi haline bir bak."

Çünkü Aristoteles, "İsyanların temelinde eşitsizlik vardır, çünkü insanlar eşit olana ulaşma çabası içinde gruplara ayrılır." diyordu. Oysaki eşitsizlik bir şeyin temeli olamaz. İnsan eşit nedir bilmez.

Çaba ayrışmayı da gerektirmez. Süreç, bizim eşitlik kavramını nasıl anladığımız için ve eşit olabilmek için değil, bir başkasını daha yukarıya çıkarmak için verilen mücadeleyle hasıl olduğunda; Aristoteles'in bahsettiği isyan asla yaşanmaz.