Türküm, doğruyum, çalışkanım.

Yasam; küçükleri korumak, büyüklerimi saymak,

Yurdumu, budunumu, özümden çok sevmektir.

Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.

Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.

Sayın köşe yazarı dostum, biliyor musun (muhakkak ki biliyorsundur, benimki de soru mu yani?) andımız ilk defa böyle yukarıdaki gibi yazılmış. 1932 yılında bakanlık görevine getirilen Reşit Galip'in Eğitim Bakanı olarak okul çocuklarına söylettiği andımız bazı değişikliklerle günümüze kadar devam ettiğini?

Bu hükümet zamanında bir şeyler değiştiği zaman bazıları "aşırı tepki" gösteriyor. Herkesin tuttuğu yer bir başka taraf oluyor bu meselede. Mesela; evrene, hayata ümmetçi bir bakış açısıyla bakanlar, ulusalcı bir söylem olan "Türküm" kelimesinden rahatsız oluyorlar. Bunlar yani ümmetçiler, milletlini inkar eden veya yok sayanlar değiller asla. Ümmetçi bakanlar Hucurat Suresindeki ayeti bilirler: "Sizi kabile kabile yarattık ki tanışasınız diye. Gerçek üstünlük takva iledir."

Sayın köşe yazarı, bu mektubunu yayınlar mısın bilmem ama yukarıdaki sözler 1933'te yazılmışken 1972'de Resmi gazetede yayımlanmış bir değişiklik varmış "budunumu" kelimesi "milletimi" olarak değiştirilmiş ve "Ne mutlu Türküm diyene" cümlesi de eklenmiş. Daha başka değişiklikler de yapılmış ve başka satırlarda eklenmiş. 1997'de ufak tefek değişikliklerle tekraren yine değişmiş.

Aslında sayın yazar, bu Anadolu topraklarında bu sözlere kimsenin itirazı olmaz. Türklüğümüzü saklayacak ve bunca şanlı tarihimiz varken utanacak halimiz de yoktur. "İki günü eşit olan aldanmıştır" buyuran Peygamber Efendimiz (sav)'in veciz sözünde her gün yeniden çalışmaya vurgu yapılmıştır.

"Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir," (Tirmizi, Birr, 15; Ebu Davut, Edeb 66) sözü de Efendimiz (sav)'in ait iken neden gocunsun ümmetçiler, değil mi?

Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Ahzab Suresi: 70. Ayet) diye buyrulurken bir ümmetçi kişi buna da itiraz edemez.

Diyeceksin ki sevgili yazar, andımızın tekrar geri getirilmesine neden karşı çıkıyorlar? Sosyal medyadaki bunca tepki nedendir? Sanırım tahmin edebiliyorum. Bir cümlenin ne söylediği kadar, hangi zemin üzerine oturtulduğu da önemlidir.

Hatta çok samimi bir arkadaşının seni arayıp "andımızı" okullarımızda tekrar söylenmesi konusundaki mahkeme kararını "basın açıklamasıyla protesto edip" bir kamuoyu oluşturmanızı da istediği geldi kulağımıza. "Irkçı söyleme itiraz etmek lazım, bu jakoben/tepeden inmeci anlayışına itiraz etmeliyiz. 28 Şubatı horlatmak mı istiyorlar?" gibi karanlık maziyi hatırlatıp bir mum yakmanız gerektiğinden bahsetmiş.

Arkadaşlarınız arasında "Andımızın" geri gelmesine sevinenler de var, sayın köşe yazarı. Onlar haklı değil mi? Cumhuriyet kazanımlarına dokunduğunuzda sesler yükselmeye başlıyor. Tamam, onlar cumhuriyet kazanımlarının bu milletin dinine, inancına, örfüne, geleneğine, kültürüne ne büyük zararlar verildiğini görmezden gelseler de barış ortamına girmeliyiz artık.

Tarihte yaşanılmış ve kapanmış yaraları kaşıyıp irini/cerahati ortaya çıkarmanın bir anlamı yok, desem kızacak ümmetçiler. Lakin bir yerde herkes bağrına taş basacak iktidarın öngördüğünü kabullenecektir. Çünkü ülkede bir demokrasi rüzgarı esmekte ve millet bile isteye bu iktidarı verdi sahiplerine.

Damarlarında asil ve temiz kan taşıyan, vatanını seven, demokrasinin sesine kulak verip/seçerek baş tacı ettiği yöneticilerin kararına saygılı olmuş ve 15 Temmuzda vatanına sahip çıkmak için varlığını Türk varlığına armağan edip kara toprağın bağrına gitmişler.

Bir 23 Nisan sabahı okula giden küçük kızları için yazdığı söylenen satırları "andımız" olarak tüm öğrencilere okutulması tasarısından çıkmıştır bu mesele. Lakin yeniden, toparlayan Türkiye mozaiğini birleştirici ve dönenim/çağın ruhuna uygun, ayrıca her bir Müslüman Türkün gönlündeki coşkuyla haykırdığında göğsü kabaracak bir marşı veya andımız olsa... İyi olur ama...