Bir çocuk düşünün.. Tek başına hulahop çevirip mutluluğu yakalayan bir çocuk...

Yüzündeki gülümseme ömre bedel..


Başka bir çocuk düşünün. Dişi cıkmış diye musmutlu olan... "Yenisi gelince büyüyeceğim ben" diyebilen..


Neden mi çocuklardan örnek veriyorum hep? Çünkü masumlar.. Gelecek kaygısı yaşamıyorlar. Yaptıkları tek şey an'ı yaşamak...


Bir de en ufak bir şeyi kafasına takan insanlar var... İstediği şey olmayınca sanki dünyalar başına yıkılacak olanlar...


Siz kendi yaşamınızda hangi seçenekleri tercih ediyorsunuz? Bardağın dolu tarafını mı görüyorsunuz boş tarafını mı ? Ya da hangisi sizce daha iyi?

Çocuklar gibi "An"ın tadını çıkarmak mı, sürekli geleceği düşünerek kaygılanmak mı ?


Ben derim ki şimdi arkanıza yaslanın, derin bir nefes alın. Ve etrafınıza bakın. Bugüne kadar hiç fark etmediğiniz güzellikler neler? Pencereden baktığınızda sevilmek isteyen ya da aç bir yavru kedi görebilirsiniz mesela...

Ya da yerde paytak paytak yürüyen bir güvercin... Ya da size çok yakın bir bahçede açan çiçekler... Gülümseyen bir çocuk..

İşini seven ve bunu şarkı söyleyerek dile getiren inşaat ustası...Otobüste kendi kendine mırıldanıp şarki söylemeye çalışan minik..

O kadar çok örnek verilebilir ki, etrafımızda her gün olan ama bizim "yoğunluktan" fark edemediğimiz güzelliklere...

İşte AN budur..

Geleceği düşünerek kaygılanmayın. Bir söz var : "Geleceği düşünsen de düşünmesen de gelecektir." diye.

Hayattan zevk alabilmek için an 'da kalın. Hayatın güzelliklerini fark edin! An'ın tadını çıkarın..


Geçmişi de düşünmenin bi anlamı yok. Geçmiş bitmiştir, adı üzerinde. Hata mı yaptınız ? Olsun...

Hata yapmayan insan mı var ? Önemli olan hatalardan ders almak değil midir ? Hatalarınızı da sevin.. Kaygılarınızı sevdiğiniz gibi...

An' ı sevdiğiniz gibi..


Hayatı sevin.. Yaşam size ne getirirse getirsin, iyilik de olsa, kötülük de olsa dost olun onlarla. O zaman göreceksiniz ki hayat gerçekten yasamaya değer..
Sevgilerle...