Ya Ahmet hocam yeter da... Katıldığınız her düğünden sonra iç yangınınızdan bahsedip duruyorsunuz; "Ne olacak bu insanların hali, insanlarımızdan Müslümanlık uçup gitmiş, bir Hıristiyan düğününde gibi hissediyorum kendimi" diye yakınmalarınızdan bıktık, usandık. Yahu gençler birbirini sevmişler, büyüklere de gereğini yapmak düşmüş onlar da düğün dernek kurmuşlar, ne güzel seni de büyük bellemiş davet etmişler. Sen daha neden bu kadar kendini duvarlara vuruyorsun.

Bakma öyle itiraz eder gibi. Müslüman'ı Müslüman yapmanın zor olduğunu ta gençlik yıllarında rahmetli hocalarından duymuştun ya... Aha o günleri yaşıyoruz. Müslümanlık dilimizde bizim. Ölüm vakitlerinde dinimizi, Rabbimizi hatırlıyoruz ya, yetmez mi?

Tamam, tamam ben bu soruyu sormadım sen de duymadın. Her daim itiraz edilen bir dünya da yaşamak zordur. "Allah için sevmek, Allah için buğz etmek" de yüksek bir mertebe değil mi, diyeceğim. Evet, mi dedin şimdi sen... Göz kapaklarını "onaylar gibi" kapattın sanki.

Hocam, yıllardır öğrenci yetiştiriyorsun, belki de yetiştiremiyorsun sadece mezun ediyorsun. Son tespitin de çok anlamlı geliyor bana. "Karma eğitimde okuyan öğrencilerin İslam'ı hayatlarında yaşama konusunda bir kavrayış noksanlığı yaşandığını görüyoruz. Kızlarla erkeklerin birlikte okuması dinimizce bir sakıncası/haram olduğu öyle çok açık bir şekilde beyan edilmemiş kaynaklarda bunu sen de biliyorsun.

İmam Hatip mezunlarının dine daha yatkın olması, şahsi ve aile hayatında İslam'ın emirlerini yaşamada diğerlerine göre daha dikkatli davrandıklarının farkındayız. Lakin bugün düğünde gördüklerin hiç hoşuna gitmemişti. Hatta bir yakının olması sebebiyle bir hayli üzülmüştün. Anne başı kapalı (tesettürlü değil), baba az çok dindar ancak onların kızlarının anadan üryan kıyafetlerle düğünlere katılmalarını anlamadığını beyan etmiştin.

Yine liseli aşıkların kılık kıyafet konusunda nasıl titizlendiğini anlatmıştın. Bundan sekiz on yıl önce delikanlı sevdiği kızın giydiğine karışıyor ve sevgililer de "benimle ilgileniyor" mantığıyla delikanlıların istediği gibi giyinmeye çalışıyorlarmış. Sen o yıllar da onlara da kızıyordun. Kızlar özgür insanlar gibi davranmıyorlar "babası değil, abisi değil ama elin delikanlısı istedi diye kıyafet değiştiren kızlar var" diyordun. Şimdiki kızlar da kıyafetlerine laf edecek delikanlıları baskı yapıyor diye terk ediyorlar, diyorsun. Onun kıyafetini uygun görmese de delikanlı terk edilmekten korkuyor bir yandan öbür yandan da gönlüne söz geçiremiyor.

"Kabul ediyorum bunca insan için iki cümle kurup herkes tarif edemeyiz. Birbirine benzeyen onlarca örneğin her birinin çok farklı hikayeleri vardır" da diyorsun zaman zaman.

"Haya imandandır" hadisinden yola çıktığını ve tersinden olumsuzlatarak okuduğunuz da hayası/utanması olmayanın imanı yoktur da diyorsun. Belki de haklısın diyeceğim lakin belki bile fazla gibi. Allah'a samimiyetle inanmışız, herkes böyle söylüyor. Fakat iman ve hayat bağlantısını kurmamışız çoğumuz. Müslüman ülkede bu batılılaşma ve İslam'ın tesettür emrinin böyle aleni biçimde ayaklar altına alınması çok acı. Artık gençlerimiz başka hayallerle evlenmek istiyor. Kültürleri ve istekleri inançlarına dayanmıyor. İslam'ın insanımızı yücelten değerlerini gençlerimiz pek önemsemiyor, diyorsunuz sayın hocam. Ciğeriniz yanıyor alev alev.

İnsanlığın kurtuluşu olacak bu necip milletin evlatları bir an önce uyanmalı ve "düşmanımıza benzediğimiz zaman kaybetmiş oluruz" diyen bilge kral Aliya İzzet Begovic'in sözünü beyninin ortasına yazmalı. Hem harama bakmaktan men ediyor Rabbimiz "Mümin erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar" ayeti kerimesinde. Bu düğünlerimizde gördüklerimiz perdenin önünde görünenler ya da buz dağının görünen kısmı diyelim. Çünkü namazın huşusu kalmadığı gibi fiilen namaz kılmaktan da uzaklaşmışız. Zaten günah işliyorsanız Kur'an okumuyorsunuz demektir, diyen veciz söze de hak verdiğinizi biliyoruz.

N'apalım hocam şimdi? Eşin dostun düğünlerine gitmeyecek miyiz? Kaç, kaç... Nereye kadar? Bir tarafta Rabbimiz akrabalık bağlarını kesmeyiniz, diyor. Biz onun düğününe gitmezsek o bize gelmezse nasıl bir toplum oluruz sonra?

İşte büyük sorun bu. Biliyorum sen de kolayını bulup cevap veriyorsun hemen. Ne diyorsun? "-Hepimiz Allah'a inandık diyoruz değil mi? Öyleyse Allah'ın, Rabbimiz olduğunu, bizi terbiye etmek istediğini bir kez daha kavramış olacağız. Yüreğimizin götürdüğü yere gideceğiz nefsimiz savurduğu yerlerde sürünmeyeceğiz."

Hocam bitirdiniz beni valla. İman dolu yüreğimizin davet ettiği diyarlara, köpek nefsimizin bizi türlü bahanelerle çekip çektiği pisliklere değil. Tamam, hocam mesaj bir kez daha alınmıştır.