Dilimizde böyle bir ifade yoktur. Dilin kuralları çerçevesinde yeni kelimeler, tamlamalar uydurulabilir. Bu noktadan sonra, bu gün söz konusu edeceğimiz incelikleri yakalamaya çalışalım.

İnsana nimet verilmişse, sorumluluk da verilmiştir, külfet de. Böyle bir kural var sanırım. İnsana her ne verilmişse ona karşılık bir şeyler bekleniyor. Yapmadığından da soruluyor.

Baba olmak güzel bir şey ama babalık yapmak gerekiyor. Çalışıp eve para getirmesi gibi vazifeleri var. Geçim sağladığımız mesleklerimiz de öyle. Doktor olmuşsun, herkese nasip olmaz. Vazifeni yapma sorumluluğun var. Beceremezsen hesap sorarlar, (hele günümüzde kınadığımız bir şeydir ama darb edebilirler.)

AKIL NİMETİ

Akıl, en büyük nimettir. Çevremizde akıldan noksan kimseleri görünce "Aklımızı bozma Allah'ım" diye dua ediveririz. Akıl büyük bir cevherdir. Aklımızla tüm sorunlarımızı çözebiliriz. Aslında sorunları çözmeye yarayan şey bilgidir, akıl değil. Mükemmel bir bilgisayarınız olsa ve içinde program yüklü değilse veya internete bağlı değilse ne işe yarar ki.

Aklımız sorumlulukla ilgili bilgileri toparlayacak bir donanıma sahiptir. Teknik bilgileri öğrenip eşyanın kullanımını sağlayabiliriz. Eşyanın bilgisinin yanında dini bilgiler de aklın sorumluluğu dahilindedir.

AKLINI KARIŞTIRMAK MI?

Bazen tasavvuf erbabıyla oturup konuşurken "aklını karıştırmayacaksın, teslim olacaksın" derler ve bunun için aklımızı ikna için birçok örnek verirler. Kesinlikle reddettiğim bir konudur bu. Bu insanlar akılla nefsi birbirine karıştırıp konuşuyorlar. Aklımız olmazsa dini bir sorumluluğumuz olmaz. Üç kişiden kalem kaldırılmıştır der Efendimiz (SAV) ; Deliden, çocuktan, uyuyandan."

İslam tarihi okursanız bir olayla karşılaşırsınız ki o beni çok etkiler. Onda sizin için güzel bir örnek vardır. "Sen Güzel bir ahlak ile üzerinesin." Düsturlarını hatırlattıktan sonra olayı zikredelim.

Üç adam gelir Aişe (ra) annemize Efendimiz'in (sav) ibadet hayatını sorarlar. O da bir takım bilgiler verir.

Bu üç zattan biri: "Efendimiz'in (sav) gelmiş geçmiş bütün günahları affedilmiştir" deyip eklemiş "Öyleyse biz daha fazlasını yapmalıyız." Ötekisi sözü almış; "Mademki Efendimiz'in (sav) günahları affedilmiş ben her gün oruç tutacağım."

Diğeri ise; "Ben bütün gece uyumadan ibadet edeceğim" demiş.

Öbür sahabe de; "Ben de hiç evlenmeyeceğim."demiş ve ayrılmışlar.

Efendimiz (sav) eve geldiğinde Aişe (ra) annemiz olayı anlatır ve Efendimiz (sav) hemen mescide çıkar ve insanlara hitap eder. "Ey insanlar ben Allah'tan en çok korkanınız olduğum halde hanımlarımla beraber olurum, gece ibadet eder ve uyurum, bazı günler oruç tutar veya iftar ederim (tutmam)." Efendimizin bu tutumu bize çok önemli bir şeyi açıklıyor. İnsanlar liderlerini, din büyüklerini olduğundan fazla görmeye ve göstermeye alışmışlardır. İnsan yapısı gereği böyledir. Destanlarımız bile bunu ispatlar.

Akıl kayması böyle bir şeydir. Cümlenin ön tarafı doğru iken ikinci tarafı sakat olabilir. Bilirsiniz bir bilmecede sorarlar: "Kar ne renktir? Beyaz. Kağıt genelde ne renktir? Beyaz. İnek ne içer? Süt." İşte tam bir akıl kayması. Yönlendirme.

Bizler kavramları tüm yönleriyle kavradıktan sonra doğru kullanmayı öğrenebilirsek, hayatımızda bir anlam kayması olmaz. Aklımız, en değerli varlığımız. En büyük nimettir. Sorumluluklarımızı aklımızla aşacağımızı unutmamak lazımdır.

.