Dün AK Parti’nin iktidara gelişinin 12.yıldönümüydü. 3 Kasım 2002’de daha 14 aylık bir parti, halkın 34 oyunu alarak tek başına iktidara gelmiş ve ardından girdiği her seçimde de oylarını yükselterek; halkın yarısının oyunu alma başarısını göstermişti.

AK Parti 12 yılda Türkiye’de ciddi bir değişimi ve gelişimi sağladı. Bu değişimin ne kadarı olumlu, ne kadarı olumsuz o sizin takdiriniz. Fakat devrim niteliğinde diyebileceğimiz önemli adımlar atılmadı dersek haksızlık yapmış oluruz.

Ben ulaşım, ekonomi, eğitim, sağlık yatırımlarından ziyade; Türkiye’nin vesayet değişimine değinmeyi planlıyorum. Belki de 80 yıl süren askeri vesayeti yıktı AK Parti.

Özellikle 2007 seçimleri ile birlikte Ordu tamamıyla kışlasına çekildi. 27 Nisan muhtırası ile son adımını atan Ordu, 22 Temmuz 2007’deki seçimlerle birlikte siyasetten uzaklaşması gerektiğini anladı.

Askeri vesayetin sonu yeni vesayeti de beraberinde getirdi yorumlarını yapabilirsiniz. Ergenekon ve Balyoz davasında ortak hareket ederek; orduya ayağını denk al mesajı veren hükümet ve (dönemin) en büyük ortağı cemaat, kendisi ile uğraşan, muhalefet eden herkesi ‘Darbeci’ olarak nitelendirip; kendi gibi düşünmeyen herkesi devletten ayıklama çalışmalarına başladı.

Yeni dönemin parlayan yıldızı konumundaki cemaat, emniyet ve eğitim ile yetinmeyip, yargı, askeriye, TRT kısacası neresi varsa ‘Rabbena, hep bana’ mantığıyla istedikçe istedi. Hükümet de bu talepler karşısında verdikçe, verdi.

Ta ki MİT’e kadar. Ta ki dershane hadisesine kadar. Ta ki ‘Ben olmasam sen bir hiçsin Erdoğan’ olayına kadar. Ta ki ‘Erdoğan’sız bir AK Parti’ projesine kadar.

Bundan sonrasını anlatmaya gerek yok. Cemaatin operasyonuna, hükümetin operasyonla cevabı… Dün kendine muhalifleri ‘darbeci’ ilan etmeden, herkesi ‘cemaatçi’ yapma kolaylığına gelinmesi.

Hükümetle birlikte yürütülen cadı avından, bugün av pozisyonuna gelinmesi… Artık hükümetin kadro dağıttığı cemaat yok. Cemaatin devletten silinip atılması için çalışma üzerine çalışma var.

Peki cemaatin yerini hükümet kimlerle dolduruyor? Bence asıl önemli kısım bugün itibariyle cemaat kadrolarının yerini dolduran yeni cemaat, tarikat ya da İslami grupların tavır ve davranışları.

AK Parti, kadrolaşmayı tek bir cemaat ya da grup üzerinden yapmıyor. Yapmıyor ama bu bile atamalarda ciddi sıkıntıların oluşmasına sebebiyet veriyor.

Yakın zamanda eğitimdeki müdür atamalarında puan verecek olan isimlerin bunaltıldığını biliyorum. Özellikle Milli Eğitim Müdürlüğü ayağında parti, sendika, farklı cemaat ve gruplar kendi isimleri müdür olsun diye çırpınıp durdular. Fakat bu konuda çok başarılı olduklarını da düşünmüyorum.

AK Parti’nin yeni gözdesi olan cemaat ve İslami gruplar, tam bir teslimiyetçi anlayışta olacaklar mı? ‘Sen bana kadro ver de, ben 3 maymunu oynarım’ diyecekler mi? ‘Bizim işimizi gördü, bize yer yaptı’ türünden değerlendirmelerle yanlışlar, hatalar seslendirilmeyecek mi?

Dini grupların siyasetle içli dışlı olduğunda ortaya ne kadar kötü bir tablo çıktığına yakın zamanda şahit olduk. Şimdi aynı tutumun sadece cemaatin ismini değiştirerek devam etmesi, dindar kesime zarar vereceği gibi bu İslami grup ve cemaatlerin güvenirliliğini de ortadan kaldıracaktır.

Yakın zamanda halkın neredeyse 80’ine yakının büyük bir teveccüh gösterdiği, kurban, fitre, burs gibi yardımları hiç düşünmeden teslim ettiği cemaatin, bugün halk nezdinde güvenirliliğinin neredeyse 5’lere kadar gerilemesi ortada.

Onun için herhangi bir partinin yeni gözde cemaati olmaktan ziyade, hakkı ön planda tutan, kendisine ne yardım yapılırsa yapılsın hataları çekinmeden söyleyebilen, ‘Yaptıkların için Allah razı olsun. Ama şu konuda hatalısın. Bunu da seni sevdiğim için söylüyorum’ diyebilecek cemaatlere ve gruplara ihtiyacımız var.

Meseleyi bir siyasi atışma, kamplaşma, ayrışma olarak görmeden, nefsi değil Hakk adına uyarı yapabilecek oluşumların AK Parti’ye ve de hükümetine ciddi yarar sağlayacağı kanaatindeyim.

Bugün AK Parti ile kol kola girmiş olan cemaatlerin ve onun üyelerinin bu konuda daha dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum.