İnegölspor için son haftaların zorluklarla geçeceğini söylemiştik. Lider olduğu için özellikle iç sahada oynayacağı karşılaşmalarda; rakiplerin futbol oynamak yerine rakibin oyununu bozma, topu tehli bölgeden uzaklaştırmadan başka bir şey yapmayacaklarını hepimiz biliyoruz. Bu sanırım şampiyonluğu garantileyeceğimiz ana kadar böyle gidecek. Son iki maçın ilk yarı ve ikinci yarısı sanki fotokopi çekilmiş gibi bire bir aynı. İlk yarıda olabildiğince salık, temposu düşük, ileride çoğalamayan, pas yüzdesi yüksek de olsa paslaşmaları daha çok kendi yarı alanında yapan bir İnegölspor, tıpkı Vanspor maçındaki gibi? İkinci yarıda ise gol atma adına rakip kaleye daha fazla yüklenen, bunun için hem kanatları kullanan hem de ortadan delmeye çalışan, daha fazla pozisyon üreten bir İnegölspor?

İlk yarı ile ikinci yarı arasındaki fark sanırım biraz psikolojik. Genç oyuncuların üzerine yüklenmiş olan liderliği haftalardır sürdürme gayreti ister istemez sahada istediğini yapamama gibi durumu ortaya çıkartabiliyor.

Maç için bir çok oyuncuya göndermeler yapılabilir, bir çok oyuncu için neden böyle oynadın, neden böyle yaptın denebilir. Hoca için neden şu oyuncuyu almadın, neden şu oyuncuyla başladın da denilebilir. Hepsini ben de yapabilirim ama yapmayacağım. Son viraja gelmişken, artık kötü oynasak da kazanalım ve hak ettiğimiz, özlediğimiz 2.lige kavuşalım diyerek o eleştirilere hiç de girmeyeceğim. Çocuklar istediler, mücadele ettiler, zaman zaman istediklerini yapamadılar, yanlış tercih de bulundular ama kazandılar. Şu maç 4.haftada olsaydı kullanacağımız ifadeler çok farklı olabilirdi. Fakat son 10 haftaya girilmiş, 7 puan fark atılmış, rakiplerinizin bir haftada dinlenmesi ile farkın aslında 10 puana çıktığını belirterek kazanmış olmanın, zor da olsa 3 puan almanın keyfini sürmek en güzeli.