Tam 10 yıl öncesine gidelim.

Tarih: 28 Mart 2006 Salı

O gün GençGazete şu manşetle çıkar: "İlk adım atıldı"

Manşete konu olan adım: İnegöl Mobilya Ağaç İşleri İhtisas Organize Sanayi Bölgesi'nin kurulması ile ilgilidir.

Müteşebbis heyet ilk adım için masaya oturmuştur. Bu kayıtlara geçen ilk resmi toplantıdır.

Masada kimler vardı, hatırlayalım; Zamanın Kaymakamı Erdoğan Bektaş, Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Müteşebbis Heyetin Başkanvekili: Münür Gültekin, Zamanın İl Genel Meclis Üyesi Hüseyin Şahin, İTSO Başkanı Metin Anıl ve İTSO temsilcisi Bülent Temelli...

Bu isimler Kaymakam Bektaş ve Belediye Başkanı Aktaş'ın başkanlığında, İnegöl 2.OSB Yönetim Kurulunu oluştururlar. Yönetim kurulu yedek üyeliklerine ise zamanın MÜSİAD Başkanı M.Akif Kılıç ve Başkan Yardımcısı Yusuf Şen seçilir.

Organize sanayinin kurulması için İl Özel İdaresi, İnegöl Belediyesi ve İTSO birlikte çalışır.

Müteşebbis heyet o gün ilk adımı atmıştı.Bu isimler bu projedeki emek ve katkıları ile İnegöl tarihine geçerler.

Bugün Hamzabey sırtlarında, 2.OSB'de fabrikalar hızla yükseliyor ve çoğalıyor. Ankara ve Bursa istikametlerinden İnegöl'e girişte İnegöl'ün yeni silueti olarak dikkat çekiyor.

Yer ve içerik olarak doğru bir proje. Hatta çok geç kalmış bir proje. Çünkü mevcut 1.OSB ve Mobilya Sanayi de böyle İnegöl'ün dışında, yerleşim yerlerinin uzağında, tarım arazileri dışında kurulmalıydı.

İmkan olsa da 1 asır öncesine geri dönebilsek, İnegöl'ü yeniden planlayabilsek. Mevcut OSB'nin yerinde fabrikalar değil de tarım arazileri ya da konutlar olsaydı. Mobilya sanayisi alanında bahçeli evler bulunsaydı.

Sanayiye karşı değilim, ancak 1.OSB'nin yeri kesinlikle yanlış. Mobilya sanayimizin yeri de kesinlikle yanlış.

Bu projelerin İnegöl'e katkısını göz ardı etmiyorum. Şüphesiz İnegöl ekmeğini buralardan çıkarıyor. Tartışmasız İnegöl mevcut OSB ve Mobilya sanayisine çok şey borçlu...

Ancak Mobilya ve OSB'nin İnegöl'ün geleceğinden alıp götürdüklerine bakarsak bu borcun esamesi bile okunmaz. Güçlü bir ekonomi için İnegöl'ün doğasını, ovasını, toprağını, havasını hatta sağlığını feda etmişiz. Kazandığımız paralara, ulaştığımız ekonomik seviyeye, bu feda ettiklerimiz değer mi dersiniz?

Hala İnegöl'ün havasını ve trafiğini neden tartışıyoruz acaba? Yeni nesil olumsuz tabloyu görebiliyor. O zamanın şartları içerisinde büyüklerimiz bugünü görememişler, hata etmişler. Bu hataları onları hayırla yad etmemize engel değil tabii ki.

İnegöl dolmuştur. Mevcut İnegöl tükenme sinyalleri veriyor. Bu açıdan TOKİ Yeni İnegöl projesi ve 2.OSB projesi İnegöl için hayati önem taşımaktadır. Bu iki proje bundan sonraki projelere ışık tutmalıdır.

İnegöl'ü güneyinden sınırlamaya çalışan Çevre Yolu Projesini de bu açıdan doğru adım olarak görüyoruz.

O gün 2.OSB için adım atılırken, birer açıklama yapan Kaymakam Bektaş ve Başkan Aktaş çok önemli bir cümle kullanırlar. Derler ki; " İnegöl'ün Türkiye'nin başkenti olması yönünde hedef koyduk. İnegöl Türkiye'nin mobilya merkezi olacak"

İnegöl'ün vizyonu açısından bu hedef çok önemli.

Mobilya fuarları, Mobilya AVM'leri ve Mobilya İhtisas Sanayisi gibi adımlarla,İnegöl'ün bu hedef doğrultusundaki koşusunu gururla takip ediyoruz. Bu koşuda emek ve teri olanlara müteşekkiriz.

Ancak koşarken, İnegöl'ün ovasını, toprağını çiğnediğimizi ve havasını soluduğumuzu unutmayalım. İnegöl'ün çiçeklerini çiğnemeden koşalım, olur mu?