Türkiye siyasi tarihinin en kritik seçimlerinden biri daha geçti gitti.
Dost düşman fark etmez tüm dünya dikkatini bize çevirmişti. Meseleye şahıslar üzerinden bakmadan şunu söyleyip seçim sonuçlarına dair bir kaç gözlemimi paylaşmak istiyorum ;
Sandıktan istikrar çıktı..
Eğer seçim 2. Tura kalsaydı ya da yönetimde bir değişiklik olsaydı Türkiye uluslararası zeminde eski istikrarsız haliyle anılacaktı. Sürekli değişen ve birbiriyle çekişen siyasi aktörler, her denge değişiminde kasedi basa saran bir diplomasi kültürünü beraberinde getirecekti. Bu durum her türlü oyunun vekalet savaşları aracılığıyla yürütüldüğü Ortadoğu çemberinde Türkiye'yi pasifize edebilecek ve zaferle çıkılan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatının kazanımlarını tehlikeye sokabilecekti. Ben biraz da erken seçim kararının bu kazanımları korumak için alındığını düşünüyorum. Sandıktan çıkan sonuç sıkıntılı durumlara engel olmakla amacına da ulaşmış oldu. Türkiye ve Müslüman coğrafyalarına hayırlı olsun.
Sonuçlara dair naçizane bir kaç gözlemimi paylaşmak istiyorum ;
Secim öncesi yapılan pek çok analiz ve öngörü isabetsiz çıktı. Tabi ben bu analiz ve öngörü sahiplerini yadırgamıyorum. Türkiye siyaseten oldukça dinamik bir havza. Demirel'in dediği gibi "siyasette 24 saat bile çok uzun zamandır." Buradan hareketle son 24 saate kadar bile Ak parti seçmeninde ciddi bir rehavet hakimdi. Hakli olarak kırılanlar, üzülenler "gerçekten tamam" diyenler,halk içinde "yandaş" ve "trol" olarak adlandırılan kesimlerden ve özellikle ak partinin halkla direkt muhatap aygıtı olan belediyelerden ve teşkilatlardan memnun olmayanlar azımsanamayacak bir kitleyi teşkil ediyordu. Bu yüzden "Cumhurbaşkanlığında Reis'e oy var ama parlamentoda Ak partiye oy yok." söylemi miting konuşmalarına yansıyacak şekilde yükseldi. Ancak CHP ve HDP'nin ittifakı bunun kırılmasında yüksek etki sahibi oldu. HDP'nin meclise girip MHP'nin dışarıda kalması ihtimalini düşünmek bile istemeyen seçmenler, kırgınlık ve Ak parti ikilemi arasında kendince bir hamle üreterek MHP'ye yüklenip Erdoğan ve Bahçeli ittifakına destek verdiler. Secim barajı tartışmaları ile barajdan düşme olasılığı çok yüksek görülen MHP'nin beklenmedik bir oyla barajı geçmesi özelde Devlet Bahçeli üzerinden MHP'nin Ak Parti'den daha karlı olduğunu gösteriyor. Peki o kadar seçmeni bu hamleye iten neydi ? Ebetteki somut bir örgütlenme değildi. İçinde Tarih Sosyolojik durum vs nedenlerden oluşan toplumsal hafızanın getirdiği doğal örgütlenme haliydi. Kısaca HDP büyük bir kesim tarafından istenmiyor ve CHP'ye ise halka mesafeli tavrından dolayı mesafe konuluyor.
Ak partinin oy oranlarındaki düşüş Erdoğan'ın zaferi ile gölgede kalıp çok görünmüyor olabilir ama Erdoğan'ın balkon konuşmasında "mesajı aldık " demesi yakın zamanda gerçekleşecek yerel seçimlerde büyük bir tasfiye hareketinin beklentisini doğuruyor. Halkın beklentisi bu yönde Halk Erdoğan'ı istiyor ama metal yorgunu partiyle bir yere varılamayacağını söylüyor.
Bunlar üstünde her zaman yazılıp çizilecek şeyler ve çok daha fazlası lazım ama seçim hala gündemde iken asıl unutulmaması gerekenlerde şunlardır:
Ak parti seçmeninin MHP'ye, MHP seçmeninin Erdoğan'a, CHP seçmeninin HDP'ye yüklenmesi "emanet oy" kültürünün Türk siyasi tarihinde nasıl kemikleştiğini gösterirken Türkiye'de farklı toplumsal kesimlerin birbirine manevi ve ideolojik bir zincirle bağlı olduğunun kesin bir göstergesidir. Türkiye toplumu, siyasi görüsü ne olursa olsun devletin etrafında bir bütündür sonucu çıkıyor. Buradan hareketle yüzde 90'lik bir katılımla da asıl kazananın Türkiye siyasal sisteminin ta kendisi olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Halkın siyasallaşma oranı bir devletin halkın gözündeki gücü ile eşdeğerdir. Dolayısıyla kazanan Devlettir."Demokrasi elden gitti" , "Devlet elden gidiyor" "yandık bittik kül olduk" tarzındaki felaket tellallığının devlet aklı nezdinde hiçbir itibarı yoktur.
Ve yine HDP'nin CHP ile ittifak yapıp soluğu mecliste almasının da kısa vadede kendi açılarından uzun vadede ise devlet acısından zafer anlamına geldiği de unutulmamalıdır.
Selam sevgi ve muhabbetle...
