"Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: «Durup dinlenmeyeceğim; ta iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim.» Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti. (KEHF 60-61)

Ayet-i Kerime'de anlatılan hikaye Hz.Musa zamanında geçmiştir. Rivayetlere göre; Hz.Musa'nın yanındaki genç Yuşa Bin Nun'dur. Hz. Yuşa, Yusuf Peygamber'in (A.S.) torunlarındandır, Hz.Musa'nın öğrencisi ve hizmetçisidir. Bu zat, Musa Aleyhisselam'dan sonra İsrailoğullarının başına geçmiştir.

Ayet-i Kerime'de geçen iki denizin birleştiği yer neresidir? Bizim tercih ettiğimiz görüş bu iki deniz Hint okyanusu ile Akdeniz'dir. Rivayetlere göre bu iki denizin birleştiği yerin; Marmara ile Karadeniz'in birleştiği İstanbul boğazı veya Akdeniz ile Atlas Okyanusu'nun birleştiği Cebel-i Tarik boğazı olması da mümkündür. Tabi binlerce yıl önce geçen bu hikaye zamanındaki fiziki şartlarla günümüzdeki fiziki şartların aynı olduğunu düşünmek bizi yanıltacaktır. Denizlerin sınırları, boğazlar, kıyılar, adalar ve karalar gibi bir çok şeyin günümüze kadar değişmiş olabileceğini dikkate almalıyız.

Tefsirlerde iki denizin birleştiği yerler olarak şu denizlerin isimleri de geçer:

a) Kızıldeniz ile Akdeniz'in birleştiği yer; Süveyş Kanalının olduğu yer.

b) Kızıldeniz ile Umman denizinin birleştiği yer; el-Şatıb kesimi.

c) İran körfeziyle Umman körfezinin birleştiği yer.

d) Hartum yöresinde Nil'in iki kolunun birleştiği yer.

e) Mısır'ın kuzeyinde Nil'in iki kola ayrıldığı yer.

Hz. Musa, Allah tarafından, kendisinden daha bilgili olduğu haber verilen Hızır ile buluşmak için bir yolculuğa çıkmıştı. Hz.Musa'nın iki denizin birleştiği yerde buluşup, seyehat ettiği bilgin Hz. Hızır'dır.

Yanlarında taşıdıkları balık kızartılmış ölü bir balıktı. Bir mucize olarak dirilir ve denizde yol alıp gider. İşte bu balığın dirilip suya atladığı yer Hz.Hızır ile Hz.Musa'nın buluşma yeridir. Burasının, aynı zamanda Ab-ı Hayat kaynağının bulunduğu yer olduğunu söyleyenler vardır. Hayatın ve ölümün sahibi olan Allah, hastalıklara şifa verdiği gibi dilediği zaman da dilediği şey ile ölüleri diriltebilir. Hayat suyunun varlığı Allah'ın kudretinin bir sonucu olarak mümkündür. Allah, dilediği kulunun bu suya ulaşmasını sağlayabilir. Allah (c.c.) dilediği kulunu, kıyamet gününe kadar ölümden uzak yaşatabilir. Hızır (a.s.) bu kullarından biridir. Hz. Hızır, Allah'ın izniyle mucizeler gösteren, gayb ilmine vakıf, Allah'ın gizli hazinelerine sahip özel bir kul ve özel bir elçidir.

Hızır (a.s) insanoğluna çizilen sınırların dışında hareket edebilen ve şeriat üstü tasarrufta bulunan bir kuldur. Bir Melek olması da ihtimal dahilindedir. Balığı kaybettikleri kayanın yanında Hızır (a.s)'ı buldular. Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) buyurduğuna göre; Hz.Musa, Hz.Hızır'ı, elbisesini üzerine ört­müş sırt üstü yatmış vaziyette buldu.

Kehf Suresi'nde kıssanın tamamı mealen şu Ayet-i Kerime'lerde geçmektedir: 60. Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: «Durup dinlenmeyeceğim; ta iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim.»61. Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti.

62. (Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi.63. (Genç adam:) Gördün mü! dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.

64. Musa: İşte aradığımız o idi, dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler. 65. Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

(DEVAM EDECEK)