1000 yıl sürecek demişlerdi. Yanlış biliyorlar. Kıyamete kadar sürecek. Hak Batıl mücadelesinden bahsediyorum. Hz. Adem'in Dünyaya gelişi ile başladı bu savaş. İblis ve taraftarları var oldukça da devam edecek. Onlardan biri de 28 Şubat idi.
28 Şubat'ın üzerinden 20 yıl geçti.28 Şubat zulmü, 20. yılında anlamlı bir programla hatırlatıldı. '28 Şubat Zulmü Tanıklarıyla' isimli programda, Öğretmenlerimiz Vahide Coşkun, Kerime Çiçekfidan ve Mehmet Tilgel, yaşadıklarını paylaştılar.
Benim de paylaşacaklarım var hamdolsun. Hocalarımın ve daha nice mazlumun yaşadıkları zulümlerin yanında, bizim yaşadığımız hiçbir şey kalır, biliyorum..
İLAHİYAT FAKÜLTESİ'NE DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI
28 Şubat sürecinde Uludağ Üniversite'sinde öğrenci idim. Düşünebiliyor musunuz, Başörtüsünün Allah'ın emri olduğuna dair, yüksek eğitimin verildiği bir okulda, öğrencilerin başlarını açmaları emrediliyordu. Fakülte idaresi ve hocalarımız bu zulme karşı dik durmuş, öğrenciler olarak da geri adım atmamıştık. Bari sakallarınızı kesin, başörtüsüne göz yumulsun, demişlerdi. Bacılarımızın başı açılmasın diye sakalımızı tıraş etmiştik.
Üniversiteye İnegöl'den gelip gidiyordum. Aynı zulüm İnegöl İmam Hatip Lisesi'nde de yaşanıyordu. Başörtülü öğrenciler okula alınmıyordu. Başörtülü öğrencilere sahip çıktığı tespit edilen öğretmenler ya memurluktan atılıyor ya da sürgün ediliyorlardı. O öğrencilerimizin ve hocalarımızın acıları, gözyaşları, unutulabilir mi? Mazlum öğrenciler, velileri ve İnegöl halkı, okul önünde toplanıyor, yapılan zulme karşı duruyor ama zulmedenler okulun kapılarını başörtülüye kapatmaktan geri durmuyorlardı.
O dönemde, en büyük zulmü başörtülü bacılarımız ve İmam Hatip okulları yaşarken, siyaset sahnesinde de Müslüman olmanın en büyük bedelini Refah Partisi ve Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamız ödüyordu. Erbakan Hocamın, o gün, batıl olduklarını haykırdığı bazıları, o gün yaşanan zulümlere arka çıkarken, bugün çıkıp Erbakan Hocayı ve davasını anıp alkışlıyorlar. Birazcık vicdanları varsa, utansınlar.
KURAN ÖĞRETTİĞİMİZ İÇİN YARGILANDIK
O dönemde İnegöl Milli Gençlik Vakfı yönetiminde idim. Fevzi Turan Hocamız başkanlık yapıyordu. Ben de öğrenci başkanı idim. Yazın öğrencilere kurs düzenliyor, Kuran-ı Kerim başta olmak üzere ilmihal dersleri veriyorduk.
Valilik kararıyla vakfımızı bastılar. Biz de sizdeniz deyip çayımızı içtiler. Emir kuluyuz, prosedürü uyguluyoruz dediler, oturup muhabbet ettiler. Ancak sonrasında Emniyete çağrılıp, ifademiz alındı.
Uzatmayalım, K.Kerim öğretiyoruz diye Fevzi Turan Hocamızla birlikte yargılandık. İddiaya göre; yasa dışı iş yaptığımız için, birimiz Üniversite'den, birimiz de memurluktan atılacak ve hapis yatacaktık. Kuran öğrettiğimiz ispatlansa ceza alacaktık. İnanır mısınız, namaz duası ve suresi öğrettiğimizi ikrar ettiğimiz için beraat edebildik. Kuran ve Arapça harfleri öğretmek yasak, ama şifahen namaz duası ve süresini öğretmenin serbest olduğunu öğrenmiştik o zaman. Hamdolsun Kuran öğrettiğimiz için yargılandık. Hamdolsun Ahirete yatırım oldu bu mahkememiz.
HAK BATIL MÜCADELESİ BU
Sadece o süreçte değil, yıllardır, Müslüman kimliği ön planda olan herkes, tehlike altında idi. İslami hizmeti olan herkes kara listeye alınmıştı. Çok şükür o günleri de atlattık.
Bitti mi? Bitmedi. Bitmeyecek. Bu sıradan bir darbe değil. Hak ile Batılın mücadelesi bu. Bu mücadele kıyamet gününe kadar devam edecek.
En son, 15 Temmuz sürecinde atlattığımız darbe saldırısı da bunlardan biri idi. Bitmeyecek biliyoruz. Ama şunu da çok iyi biliyoruz; "Hak geldi Batıl zail oldu." Batıl ve taraftarları her zaman kaybetmeye mahkumdur. Galip gelecek olan Allah'ın taraftarlardır.