2020 yılının gelişini de, mevcut halini de hiç sevmediğimi söylersem abartmış olmam. Milli ve manevi günlerin hiç biri insani değerlere yakışır bir şekilde anılmadığı gibi kutlanmadı da. Biliyoruz ki toplumları bir arada tutan bazı değerler vardır, bu değerler insanların yaşama sevinçlerini oluşturmakta. Türk toplumu olarak bizleri de bir arada tutan çok önemli milli ve manevi değerlerimiz ve günlerimiz var. 2020 bu değerlerimizin coşkulu kutlamasını adeta dinamitledi, dinamitlemeye de devam ediyor. Dileğim o ki toplumumuzun sosyal yaşamını derinden etkileyen Covid-19 lü günler kısa sürede biter. Bu dileğimin gerçekleşmesi toplumu oluşturan her ferdin açıklanan yaşam kurallarına uymasına ve hayatına uyarlamasına bağlı.

1Mayıs İşçi Bayramı adından her nedense bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de egemen güçler tabiri caizse hep ürktüler. Bu güne İşçi Bayramı adı denmesin diye değişik kılıflar bulmaya çalıştılar, bunu da başardılar. İşçi Bayramı'nın tarihçesi incelendiğinde ülkemizde çeşitli adlarla kutlanmış. 1Mayıs İşçi Bayramı, 1 Mayıs Bahar ve Çiçek Bayramı, nihayetinde 2009 dan itibarende 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanıyor. Bu son isim bana daha makul ve mantıklı geliyor, çünkü bütün çalışanları temsil ediyor ve bütün çalışanlar birer emekçidir.

İşçi haklarının korunmasını sağlamak için ilk kez 1856 yılında Avustralya'nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenledi. Bu hareket büyüdü olgunlaştı, zamanla emekçinin en çok sömürüldüğü ülke olan ABD'ye sıçradı. ABD' de 1880'li yıllar, kol gücünün kullanıldığı ve çalışma şartlarının çok kötü olduğu yıllardı. Küçük çocukların karın tokluğuna çalıştırılması, 14-15 saate kadar varan iş günleri söz konusuydu. Şirketler hızla karını artıp büyürken, işçiler ise işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi kullanamadıklarısiyasi ve hukuki sistem ile karşı karşıyaydılar. 1881 yılında işçileri temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu 8 saatlik iş günü mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla bir eylem başlattı. ABD'nin Şikago kentinde işçilerin gerçekleştirdiği bu eylem kanla bastırıldı, işçiler işten atıldı, greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi. Bu eylemlerin oluşmasına zemin hazırladığı düşünülen dört işçi temsilcisi 1 Mayıs 1886 yılında idam edildi.ABD'de yaşanan bu olaylar uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal 1889'da Paris'te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi. 1890'dan başlamak üzere 1 Mayıs"Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak kabul edildi. O günden sonra bütün dünya da 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlanmaya başladı.

1 Mayıs Osmanlı döneminde ilk kez 1905 yılında İzmir'de, 1910 yılında İstanbul da resmi olmadan, 1912 yılında ise resmi olarak İstanbul da kutlandı.

Cumhuriyet döneminde ise 1924 de 1 Mayısın İşçi Bayramıolarak kutlamak isteyen işçilerin bu eylemi engellenmek istendi. 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu ile kutlamalara izin verilmedi ancak 1935 yılına kadar her yıl gizli gizli kutlandı. 1935 yılında "Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun" adıyla çıkarılan düzenleme ile "Bahar ve Çiçek Bayramı" olarak genel tatil günlerine dahil edildi, bu kutlamalarda 27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar devam etti. İhtilalle birlikte bu tarihten sonra yasaklar yine başladı.

En kitlesel 1 Mayıs kutlaması 1976'da yapıldı. 1977 kutlaması daha görkemli olsun diye çeşitli hazırlıklar yapıldı. Saat 14.30'da başlayacak olan kutlamalara, sabahın erken saatlerinden itibaren Taksim Alanınıişçiler, emekçiler, öğrenciler, kadınlar, çocuklarbayramlarına sahip çıkmak için özgür ruhlarıyla doldurmaya başladı. Etkinliğin sonlarına doğru çevredeki binalardan halkın üzerine ateş açıldı. Yaşanan paniğin ardından 37 insanımız yaşamını yitirdi. 1980 de yapılan askeri darbeden 1 Mayıs yine nasibini aldı, böylece yeni bir yasaklı dönem tekrar başladı. Tüm yasaklara rağmen; kısa süreli iş bırakmalar, bayramlaşmalar ve bildiri dağıtmalar bu onurlu gününbelleklerden silinmesine izin vermedi, bu çabalar nihayetinde semeresini verdi. 2008 Nisan'ında, Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanmaya başlanan 1 Mayıs, 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile birlikte 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü olarak kabul edildi ve resmi tatil ilan edildi.

Bütün bu olaylarınoluşumunu tarihin süzgecinde beynimden geçiriyorum. İnsanlarımız nasılda provokasyona getirilmiş, emek ve işçilik sanki sadece belli zümrelerin tekelindeymiş gibi topluma lanse edildi. İnsanlar hakkını aramak, gerek zihinsel, gerek fiziksel sömürülmelerine karşı çıkmak için bir gün belirlenmiş ve biz bunu ülke olarak dimağlarımızda doyasıya yaşayamadık. Sömürü düzenine, sömürüye başkaldıranlara şapka çıkarıyor ve alkışlıyorum. Biliyoruz ki en kutsal değer emeğe verilen değeridir.

Bütün bu sanrılı ruhtan kurtulmak ancak emeğin karşılığını vermekle olur. Emeğin karşılığı emekçinin teri kurumadan verilirse değerli olur. Nice güzel günlere, nice 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarına.Evde kal, sağlıklı kal. Özer YILMAZ