İçim Yanıyor Ta Derinlerden

Abone Ol

Bu hafta ki yazım da başka şeyler yazacaktım ama gel gör ki kahpe felek aşağıda ki yazıyı satırlara dökmemi mecbur kıldı.

Perşembe gününü Cuma gününe bağlayan gece Regaip gecesiydi. Bütün Müslümanlar ellerini huşu içinde Rab'lerine çevirerek dualarını ediyordu. Dualarının içinde hiç şüphesiz kınalı kuzularımız da vardı. Kınalı kuzularımızın yanın da tabi ki vatanımızın ve milletimizin birliği ve dirliği de vardı. O gece telefonumu gecenin huzuru hürmetinin insanlığın üzerine olması yönünde ki mesajları okumak, mesajlara cevap vermek, gecemi kutlamak isteyen arkadaşlarımın ve akrabalarımın aramaları için kullandım.İnternet de ki haber portallarına bakmadığım gibi sanal aleme de bakma gereği görmedim, gecenin getirmiş olduğu manevi huzur içinde uyudum. Sabah erken kalktım, Cuma gününün vermiş olduğu huzuru iliklerimde hissediyordum. Bu huzuru geçmişlerimin de hissetmesi için geçmişlerimizin manevi huzurları için ruhlarına Yasin'iŞerifi kurandan okumaya başladım. Sesimi duyan eşim geldi karşıma oturdu, o da huşu içinde okuduğum Yasin'i Şerifi dinlemeye başladı ancak kendisine istem dışı gözüm kaydığında moralinin bozuk olduğunu fark ettim. Yasin'i Şerifi bitirdim, arkasından ellerimizi açtık dualarımızı yaptık, ben amin dedikten sonra eşim ağlamaklı bir ses tonuyla konuşmaya başladı. Önce söylediklerini anlayamadım.

"Ne oldu?" diye sorduğum da "Savaş çıkmış" dedi ve ağlamaya başladı.

"Ne savaşı, sakin ol?" dedim ama bir yandan da merak içimi iyice kaplamıştı.

Hemen televizyonu açtım, haberlere baktım of Ya Rabbi of, bu güzel günde bu acı nasıl olur?" diyerek içimden ah vah ettim. İçim sızım sızım sızladı ta derinlerden. Bu sızıyı nasıl tarif edeyim ki dostlar, bu sızı geçmiyor. Hani derler ya zaman acının en iyi ilacı ama bu acı zaman geçtikçe daha çok kanıyor, daha çok acı veriyor. İçime sanki demirci körüğü kurulmuş, körük ha bire közü korlaştırmak için çalışıyor. Ciğerlerim pare pare, gözlerim buğulu, yüreğim sızılı, geçmiyor sızı dostlarım, geçmiyor.

Bütün bu olup bitenleri akıl süzgecimden yeniden geçiriyorum, olayların ta en baştan niçin yapıldığına anlam veremiyorum. Hani bir söz var 'Eğri oturup düz konuşalım' diye. Sahi Suriye'nin parçalanması için biz niçin emperyal güçlerin dümenine geldik. Savaşı çıkaran, savaş ekonomisinden en üst düzeyde yararlanan emperyal güçler nerede? Cevabını da verelim 'Suriye'nin içinde'

Ne yapıyorlar? Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürüyorlar.

Başka? Ülkenin maddi, manevi ve insan kaynağını yok ediyorlar.

Başka? Ülkeyi bölmek için çaba sarf ediyorlar.

Başka? Emperyal hedeflerine varmak için kukla yönetimler kurmaya çalışıyorlar.

Biz ne yapıyoruz? Ülkemizin maddi, manevi, insan kaynağını kullanarak, emperyal güçlerin çıkardığı savaşta taraf olmaya çalışıyoruz.

İçim de körük var dostlar körük. İçim sızlıyor ta derinlerden.

Ruhlarınız şad olsun kınalı kuzularım, mekanınız cennet olsun. Nasıl ödeyeceğiz sizin hakkınızı. Ha birde şu sorguyu kabullenemiyorum. Şehitlerimizin cenaze namazlarında hakkınızı helal ediyor musunuz diye sorulduğunda. Cemaat hep bir ağızdan

'Ediyoruz'

Kardeşim senin ne hakkın var? O sana hakkını helal ediyor mu?

Acaba bu sorgu şöyle değiştirilse daha güzel olmaz mı? 'Mehmet'im hakkını helal et' dense şehidin ruhu daha huzura kavuşmaz mı?

Şehidim hakkını helal et, ruhun şad olsun.