Yazılı açıklama yapan Başkan Şen, "Türkiye'de hızla artan toplumsal deformasyon ile birlikte son zamanlarda birçok kadın cinayeti işlendi. Bu cinayetler o kadar sıradanlaştı ki gündemde birer üçüncü sayfa haberi olarak girdi ve hızlı bir şekilde gündemden düştü. Bu cinayetlere de aşk, namus, kıskançlık gibi isimler uydurularak insanların kafasında normalize edildi. Birbiri ardına gelen can yakıcı bu haberlere son olarak Emine Bulut'un katledilmesi eklendi."

"Biz kadınların şiddet görmesine katlanamazken, onların cinayete kurban gitmeleri, giderek bu vakaların sayısının artması ve bu olaylara karşı alınan tedbirlerin yetersizliği ve isabetsizliği her geçen gün kaygımızı daha da artırmaktadır. Bu konunun çözümüyle ilgili elbette eğitimcilerimize, akademisyenlere, toplum bilimcilerimize ciddi görevler düşmektedir. Ancak en önemli görev yine yöneticilerimize yani devletimize düşmektedir. Global çağın sömürü aleti olan televizyon kanalları bir yandan sözde kadın hakları savunucu kesilip "Kadına Şiddete Hayır" sloganından dem vururken, diğer yandan yayımlamış oldukları dizilerde kadına yönelik her türlü şiddeti, cinayeti ve tecavüzü dizinin ana konusu yapmaktan çekinmemektedirler."

Sevda Özcan Tekrar Taban'a Yüklendi Sevda Özcan Tekrar Taban'a Yüklendi

"Sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıkların bile sansürlendiği ekranlarda, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin, cinsel istismarın her türlüsü rahatlıkla sergilenmektedir. Bir yandan boğazı kesilerek katledilen Emine'nin çığlıklarını duyduğumuz kanallarda tarihsel ve manevi duygularımızın sömürüldüğü dizilerdeki kafa kesme sahneleri sergilenmeye devam etmektedir. Yayımlanan bu dizi ve filmlerle bu toplumun zihninde kan ve gözyaşı artık basit bir sahneden öteye geçmemektedir. Devlet televizyonunda yayımlanan bir diziyi bile elinde kılıçla, bıçakla evde izleyenlerin, orada yayımlanan vahşet sahnelerinden artık zevk alır hale gelenlerin olduğu bir ev hayatında yaşayan kadının, büyüyen çocuğun akıbetinin artık düşünülmesi gerekmektedir."

"Yine kadın haklarından dem vuranlar, bir yandan kapitalizmin çarkında kadın bedenini bir emtia gibi pazarlamakta, diğer yandan buna gösterilen tepkileri ise sözde özgürlük (!) adı altında bastırmaya çalışmaktadır. Milli Görüş'ün başından beri dile getirdiği "Önce Ahlak ve Maneviyat" söyleminin sadece basit bir slogan değil; bugünkü yaşadığımız acılardan kurtulmanın tek çaresi olduğu yine anlaşılmıştır. Devletimizin ve yetkili kurumların bir an önce aklını başına alması, RTÜK kurumunun biraz önce belirttiğimiz hassasiyetle hareket ederek derhal yayınlara müdahale etmesi gerekmektedir."

"Ceza sistemimizdeki en ağır cezayı alsa bile yüreklerimize su serpmeyecek olan bu olayda, konunun sadece tek yanlı ele alınarak geçiştirilmesini değil; sistemsel olarak çözümler üretilmesini istiyoruz. Sistemsel anlamda da bu konu ile ilgili yapılan düzenlemelerin, kanun maddelerinin, İstanbul Sözleşmesi gibi yönlendirici metinlerin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Şehrimizde, ülkemizde ve dünyada şiddete maruz kalan kardeşlerimizin acısını yüreğimizde paylaşıyoruz. Bu acıların son bulması, insanların huzur, refah ve saadet içinde yaşamalarının gayesini gerçekleştirebilmek için var gücümüzle çalışacağız. Cennetin bile ayaklarının altına serildiği kadınlarımızın her zaman hak ettiği değeri bulması için Saadet Partisi olarak çalışmaya devam edeceğiz. Bu çağ dışı şiddet olaylarının biran evvel son bulmasını, kadınlarımızın güven içinde yaşamalarını temenni ederiz." diye konuştu.