EMPERYALİST PLAN

Abone Ol

Emperyalist zihniyet genelde uzun savaşları sever. Çünkü savaşlar ne kadar uzun sürerse, o oranda kazanırlar. Savaş atmosferi, güçsüz devletleri emperyalistlerin koruma(!) şemsiyesine girmesini sağlar. Hatta güçlü devletleri bile, en güçlü emperyalist güçlerin kontrolüne açık hale getirir. Örneğin dört yıl süren 1.Dünya Savaşı sonrasında pek çok zayıf Ortadoğu ve Afrika ülkesi, manda ve himaye adı altında ABD, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin sömürgesi altına girmiştir.

Örneğin iki aydır devam eden Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa'nın güçlü ülkelerinin bile ABD'nin güdümüne girmesine yol açtı.

Burada ABD derken, derin ABD 'yi ve silah-enerji şorketlerini kastettiğimizi de dipnot olarak ifade edelim. Zaten emperyalist batılıların dillerinden düşürmediği demokrasi pek çok ülkede hikayedir ve asıl olan şirketokrasidir. Dünyayı güçlü devletler, güçlü devletleri ise büyük şirketler yönetir dersek , günümüzün çağdaş(!) dünyasının düzenini net olarak ifade etmiş oluruz.

Savaş, terör gibi olayların insanlığın başına bela edilmesinin diğer bir boyutu ise silah şirketlerini dahada zengin etmektir. Misal,1980-1988 arasındaki İran-Irak savaşını iki devlet de kazanamamıştır. Eğer bir devlet kazanmaya yaklaşırsa, emperyalist devletler ve şirketler hemen diğer devlete daha çok destek olmuşlar ve savaşı mümkün mertebe uzatmışlardır. Böylece hem savaşan devletlere hem de o devletlerin etrafındaki devletlere satabildikleri kadar silah satmışlardır.

En son Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinde de aynı taktikle hareket edilmektedir. Dikkat ederseniz, Türkiye dışında hiçbir ülke ciddi anlamda barış için çabalamamaktadır. İşin uzaması için, özellikle ABD ve şirketokrasi medyası yangına körükle gitmektedir. Kamuoyunu korkutup yönlendirmek için, nükleer silah kullanımı sürekli dillendirilmektedir. NATO genel sekreteri ve ABD savaşın uzun süreceğini dillendirip zihinleri ve toplumları buna hazırlamaktadırlar adeta. Ne demiştik, savaşlar ne kadar uzun sürerse emperyalistler o kadar çok kazanır.

İnsan ölmüş, çocuk ölmüş umurlarında mı, değil tabiiki. Onların insan haklarını gevelemeleri sadece pis niyetlerini örtmek içindir.

2.Dünya Savaşı'nda en az 87 milyon insan öldü, sonrasında Soğuk Savaş dönemi(1945-1990) kurgulandı ve dünya milletleri ya ABD yada SSCB eliyle sömürüldü. Darbeler, işgaller, Kore Savaşı gibi vekalet savaşları yaşandı, insani dramlar yaşandı. Herkes kaybetti, emperyalist batılı devletler ve şirketler kazandı.

Şimdilerde ve gelecekte dünyanın kanını emmek, yeni dünya düzeni adı altında, devletleri silikleştirmek ve insanları köleleştirmek için çabalıyorlar. Amaçları; sınırları ortadan kaldırıp Tek Dünya Devleti (Tanrı imparatorluğu) kurmak, dinleri ortadan kaldırıp şeytanın tüm sapkınlıklarını din haline getirmektir.

Bunu başarmak için, insanları buna ikna etmeleri gerekir. İkna edebilmeleri için ise savaş, nükleer silah, küresel ısınma, açlıkgibi korkular pompalamak; teknoloji bağımlısı yapıp yarı robotlaştırmak, ahlaki değerleri önce küçümseyip sonra yok ederek tam robotlaştırmak stratejisini uyguluyorlar.

Avrupa'da ve ABD gibi ülkelerde enflasyonun son 40 yılın zirvesine çıkması, korkunun küresel boyutta yaygınlaştırılmaya çalışıldığını açıkça göstermektedir. Çünkü korkan bireyleri istediğiniz herşeye ikna edebilirsiniz. Helede konfora alışmış, yokluk nedir bilmeyen batılı toplumaları, azıcık konforundan uzaklaştırdığınızda ne derseniz razı edersiniz. Helede medya ve özellikle (a)sosyal medyayı tek bilgi kaynağı olarak gören gençleri çok daha kolay yönlendirebilirsiniz. Verceğiniz azıcık umut karşılığında devletlerini de inançlarını da elinden alabilirsiniz. Hele birde bu yaptığınızı "özgürlük" narkozuyla sunarsanız, işiniz zannettiğinizden de kolay olur. Ve, Emperyalist akıl bu planını tıkır tıkır işletmektedir.

"Sıvıyağ kaç lira,Dolar kaç lira" kalıbının dışına çıkmayan, sorgulamayan, meselelere kafa yormayan dünya vatandaşlarının sayısının bu kadar fazla olması gelecek adına endişelendiriyor bizleri.

Ama bir yandan da biliyoruz ki; umudunu kaybedenin kaybedecek birşeyi kalmamıştır, bu nedenle umudumuzu yitirmemeliyiz. Biliyoruz ki, müslümana ümitsizlik yakışmaz, biliyoruz ki Allah'tan ümit kesilmez. Ve biliyoruz ki, dünya tarihinin akışını defalarca değiştirmiş olan Türk milleti yine tarih sahnesine çıkacak, haktan hakikatten yana olan diğer milletleri de yanına alıp, emperyalist şeytançocuklarının planlarını bozacaktır.

Ve bireyler olarak bizlere düşen; olaylar karşısındaki tavırlarımızla ve fikirlerimizle emperyalist planlarda figüran olup olmadığımıza dikkat etmektir.