Yoruldum cancağızım
Saçlarımın ağlaması durmadı, kalbimi sorma
Yoruldum cancağızım
Çok şey gördüm, duydum, bildim… sakladım..

Omuzlarımdaki ağrılarım yükümdendir
Omuzlarım taşıyamıyor artık kafamdakileri
Düşüncelerimi, çaresizliğimi,yalnızlığımı..
Sabır kör bıçak sinemde, beynime yükselen afyon
Pansuman gülüşler yetmiyor
Anlık olmayan sevdalara sarılıp yükselmek
Ve öylece ölüp gitmek
Ve geri dönmemek istiyor yüreğim…

Yoruldum artık cancağızım
Yakınım olan uzaklarımdan
Uzağım olan yakınlarımdan..
Kelimelerin anlamsız anlamsız ortalıkta dolaşmasından
Cansız kansız renksiz başrollerden,gülüşlerden..
İddiasız adamdan kadından,insandan hayvandan..
Yoruldum cancağızım..

Olamadığımdan, yapamadığımdan, önüme koyulandan da koyandan da
Her imkansızlık çıkmazına girenden,sokandan,uçandan da kaçandan da
Anlatamamaktan, anlaşılmamaktan, anlamayandan da anlatamayandan da
Boşa giden ömürden fakat bir türlü geçmeyen zamandan
Ve boşluk içinde gittikçe görünmez olandan, içinden her şey geçirenden
Yoruldum gayrı cancağızım…

Her şeyi bilen cahil alimlerden
Dominant karakterli resesiflerden,
Hiçbir bütüne uymayan bozuk parçalardan
Dilek ağacına takılı paçavralardan
İçten pazarlıklı,dıştan soğutmalı ve içten yanmalılardan
Yolsuz yollulardan, cepçi uzun kollulardan
Dikiz aynalı bakışlardan
Her boşluğa bir görüşü olandan
Yorulmak bilmeyen ağızlardan
Yoruldum artık cancağızım..

Bir kıyametin uykusu sanırım üzerimde dolaşan
Ne oldu ki bana, niçin söyleniyorum..
Gecenin yıldızları saçlarıma kadar inmiş, fikirlerimi okşarken
Basıncı azalıyor yükümün yorgunluğuma..

Güneşin yüzü yüzümü kızartınca sabahlar alsın kasvetimi
Ve dedemin eskiler , tütün ve ter kokan kasketini
Başımın üstünde tutuyorum
İçime bir esinti umuyorum, belki avunuyorum..

Şimdi konuşalım mı cancağızım..
Dar geçitlerin yorgunu olan sen ve ben
Zor seferlerin adamı olan sen ve ben
Sırların kafesinde bir yol bulup ellerimiz arkamızda
Yürümeye devam edelim mi sabrımız sırtımızda..

Yoruldum ve yoruldun fakat durmayalım cancağızım
Her şeye rağmen adam olalım
Her olana rağmen adam kalalım..
Biz yarın olalım,dünler eskilerin olsun
biz yeni şeyler söyleyelim, onlar ezberlerinde kalsın
bilelim her rüyanın tabirini, onlar hayallerle oyalansın..
biz seninle ezgiler söyleyelim baş başa
yorgunluğumuzu unutalım
amigoların zorlamasından uzak marşlar bağıralım
Zıplayalım, gökyüzüne değsin saçlarımız
koşalım,nehirler aşıp Kızıldeniz’de yüzelim
görelim Musa’nın izini, Tur’dan inişini ve gördüğü vefasızlığı
görelim Musa’nın omzundaki yorgunluğunu, hayal kırıklığını
sonra İbrahim’in ateşinin serinliği getirsin gücümüzü yerine
çelikleşelim,gülüşelim..
kendimize gelelim kendimizden yorgun argın..
yorgunluğumuzun küllerinden bir yangın,
tohumdan orman çıkaralım..

..duruldum şimdi cancağızım..
çekip gitmek beynimin sinir uçlarında yer bulmuşken kendine
Yunus(a.s)’un gidişi törpüledi sinirlerimi..
Esip savruldum ve duruldum sonunda
Sustum kelimelerimi..
Şimdi sen ve ben cancağızım, sen ve ben..
Hem veda hem merhabayız kalanlarımıza ve koştuklarımıza..
Yorgun değiliz, argın değiliz, dargın hiç değiliz..
Biz mücadelenin ete kemiğe bürünen haliyiz..

Biz Musa’yız, Harun’uz.. omuz omuza..
Biz Yakub’uz, Yusuf’uz.. asırlar ve yollara aldırmadan hasret hasrete..
Biz İbrahim’iz, İsmail’iz.. teslimiyetin doruğunda şeksiz şüphesiz..
Biz Alparslan’ız, Fatihiz.. fethin kapılarına “Ya Fettah” yazan,
Abdulhamid’iz biz Erbakan’ız.. kınayıcının kınamasından korkmayan
Yorulmadan fidan diken ve ormanlar hayaliyle yaşayan, fikir aşılayan..

Yorulmak yok cancağızım.. yorulmak yok..
Yorulana ne yol var ne de umut…
Göçmen kuşların yazdığına baksana:
Sanki bize söylüyor : “yorulmayı unut”..