Üniversite yılları fikirsel gelişim yaşadığınızı düşündüğünüz özel yıllardır. Ailenizden yeni kopup, özgürlüğe yelken açtığınız bu günlerde kendinizi bir ideolojinin tarafı olmaya mecbur hissedersiniz bazen.

İşletme okuduğum milenyuma giriş dönemlerinde ortaya çıkmış, o dönemde oldukça etkilendiğim ve beğendiğim genç, anti-militarist, özgürlükçü liberal hareket vardı: Genç Siviller

Özellikle bayramları daha sivil bir hale getirelim ve stadyumlardan kurtulalım çıkışları çok ses getirmişti. Hatta bu çıkışla Mustafa Balbay imzalı 'Genç Subaylar Rahatsız' başlıklı haberle hükümete bir mesaj da verilmişti.

Genç Siviller'de dikkat çeken isimler arasında kurucusu Turgay Oğur ile kardeşi Yıldıray Oğur'un yanı sıra Rasim Ozan Kütahyalı da vardı.

Bu ekip büyük ölçüde Taraf Gazetesi'nde Ahmet Altan ile birlikte demokrasi ve özgürlüğün sesi olma iddiasıyla yola çıktılar.

Aslında her şey güzel başlamıştı. 12 Eylül darbesi, 28 Şubat post modern darbesi, 27 Nisan e-muhtırası sorgulanıyor, olası darbe senaryolarının da üstüne gidiliyor mesajı veriliyordu.

İlgiyle takip ediyorduk Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Baransu, Yıldıray Oğur ve Rasim Ozan Kütahyalı'yı.

Ergenekon'da düğmeye basan bu ekipti. Her gece haberlerde Taraf'ın manşetleri saatlerce dönüp duruyordu. Biz de 'Vay be memleket elden gidiyormuş' telaşesi içinde ağzımız açık izliyorduk.

Sonra Ergenekon'un bir kurgu olduğu, cemaatin ordu içinde bir tasfiye hareketi olduğunu anladık.

Taraf'ta o dönemde yer alan Ahmet Altan ve Mehmet Baransu şu an hapiste. Yasemin Çongar, yurtdışında.

Yıldıray Oğur ise cemaate ilk tepkiyi koyan sonra da kendine Türkiye Gazetesi'nde yer bulan bir yazar. Son dönem AK Parti içindeki muhaliflerin sesi konumundaki Karar'da yazıyor.

İçlerinde hükümete en şok şakşakçılık yapıp yerini sağlamlaştıran Rasim Ozan Kütahyalı oldu. Taraf'ta iken en cemaatçi, Sabah'ta en AK Partili tutumu, muhtemel bir iktidar değişiminde de en Atatürkçü, en milliyetçi moduna doğru ilerleyebilirdi.

Hem siyasetten, hem modadan, hem futboldan anlayan Hıncal Uluç'un çakmalığına soyundu. Ama hep bel altı vuruşlar denedi. Zaten Uluç'un entelektüel birikiminin %1'i de yoktu.

Futboldan başka her şeyin konuşulduğu -ki onu bu hale biraz da bizler getirdik- Beyaz Futbol'da ettiği ahlaksızca bir yorumla şutlandı.

Antimilitarist, özgürlükçü Rasim, futbol nasıl iğrençleştirilir üzerine tez yazdırabilecek kadar aşağılara düştü.

Boşnaklara karşı yaptığı o ahlaksız yorumla bitti. Anti-militarist Rasim'den kahve kabadayısı Rasim'e uzanan 15 yıllık bir süreç sona erdi.

Güce tapınmanın sonucunda -İsmail abinin tabiriyle- ağzından çıkanla kulağının duyduklarının farklı şeyler olmasının sonucu bu bitiş... Bir ders olur inşallah.