Risale-i Nur tefsirinde; “ Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor?” diye güzel bir soru var.. Öncelikle soruyu iyi anlamamız lazım..
Tablacı dediğimiz kişiler Allahın gönderdiği rızkı bize sunan market, manav ya da pazarcılık yapan insanlardır.
Biz pazara gittiğimizde bir para veriyoruz. Bazılarına göre o parayı biz, aldığımız patatese soğana karşılık veriyoruz… Yani o nimetin karşılığı olarak veriyoruz..
Fakat Bediüzzaman Hazretleri hayır diyor. Sizin verdiğiniz para ancak hizmet bedeli olabilir diyor..
Aslında benim de aklıma şu geliyor; Portakalı icad eden insanlar olsaydı, muhtemelen o portakalı bize 2 tl den mümkün değil yedirmezlerdi…
Şimdi burada Bediüzzaman’ın hizmet bedeli dediği manayı tahlil edelim.
İnegöl’de patatesi ekip hasadını yapan köylü, mazotuyla ilacı ile beraber tohum ve işçilik giderlerini hesap ediyor. Karını da koyuyor. 1tl maliyet çıkıyor. Toptancıya 1 tl den satıyor.
Toptancı da nakliye ve karını ekleyip pazarcıya 1.5 tl den satıyor. Pazarcı bize patatesi 2 tl den satmış oluyor. Patatesin 2 tl lik fiyatı içinde köylünün ilaç parası,tohum parası ,var.. Toptancı ve pazarcının nakliye parası ve karı var….
Peki bu patatesin kendisinin bedeli nerede?
Topraktan aldığımız patates için toprağa para mı ödüyoruz?
İşte bizim ödediğimiz 2 tl, o patatesin bize ulaşması için ödenen hizmet bedelidir.
Demek oluyor ki ; bizim kazandığımız para ancak bu nimetin bizim soframıza gelmesi için harcanan hizmet bedeline gidiyor…Yoksa o nimetin gerçek değerini ödemek bizi aşıyor..
İşte Bediüzzaman Hazretlerinin sorusunu az çok anladık.
Peki sorunun cevabı nedir?
Evet, hakiki nimeti veren Rabbimiz bizden bu kıymettar mallara, nimetlere bedel ne istiyor.?
İşte insanın ufkunu açan bu sorunun cevabı Risale-i Nur tefsirinde çok da güzel anlatılıyor…
Size tavsiyem; risale-i Nur derslerinin yapıldığı yerlerde bu sorunun cevabını dinleyin.
Eminim, imanınız inkişaf edecek ve nimetlere bakış açınız müthiş bir şekilde değişecek