Demokrasinin ve bireysel özgürlüklerinin vazgeçilmez unsuru olan düşündüklerini açıklama ve yayma hürriyeti yani ifade özgürlüğü hepimiz tarafından kabul edilmiş bir değerdir.
Charlie Hebdo’nun yapmış olduğu ifade özgürlüğünden öte , bir kesimin değerlerini hafife alma,karikatürize etme,aşağılama gibi üslupla ifadelendirmesidir.Bu yapılan işin bir ifade özgürlüğü kapsamanda hukuken değerlendirilmesi mümkün değildir.Nefret suç iken bunu gündeme getirmeyip nefret özgürlüğünden bahsetmek ne hukuki ne de insani bir durumdur.
Kötülüklerden ,kötü olmaktan korunmak için kendisine sığındığımız bir dinin,insanlığın kurtuluşuna ve rahmetine kapı açan bir inanışın insanlık için korku üretmesi mümkün değildir.
Batı Hristiyan kültürünü hızla terk etmekte,hatta batıdaki Hristiyan kültürü olduğunu kabul etmemiş olmakla beraber,batı kendi insanının Hristiyanlık ve Ateizm’den daha çok İslama yönelişini görmesiyle kendi ulus devletlerinin akıbetine yönelik korkularını İslama yıkmaya çalışmaktadırlar.
Yaratılmak istenen İslamofobi algısı Batı’nın kendi yaratmış olduğu İslamla alakası olmayan bir olgudur.
Komşusu açken tok yatanın kendinden olmadığını,bütün insanlığa ,din,dil,ırk ayrımı yapmaksızın birlikte yaşamanın rahmetini sunan bir dinin korku oluşturabileceğini söylemekten nasıl olur da bir hicap duymazlar.
Bütün bu olup bitenlerden daha çok Müslümanların duruşu beni ilgilendiriyor.Rahmetten nasibini alamamış ,insanlık adına ve evrensel değerler adına sorumluluk bilinci taşımayan insanların yaptıkları,zaten onların yapabilecekleri şeylerdir.Ama Müslümanım diyen bir insanın yapabilecekleri şeyler bunlar mıdır?Onu sorgulamak gerekir.
Müslüman olmamız ne demektir?
Müslüman olmak neyi gerektirir?
İman nedir?
İtikat nedir?
Düşünce nedir?
Bilgi nedir?
Tavır nedir?
Etki nedir?
Tepki nedir? vb. yüzlerce soru…
Bütün bunları cevaplarken kişisel mi cevaplıyoruz,vahiy bilinciylemi cevaplıyoruz ya da tavrımızı vahiy bilinciyle mi koyuyoruz?Sorgulamız gereken bu.
Bilgi ve düşünce İslamileşmeden,düşmanın tuzağında yaptığımız kişisel tavırlarımızı Müslümanlık olarakta adletmek doğrusu Müslümanlığa da inanışa da zarar veren bir durumdur.
Vahiy bize ne söyler?
Hakikat nedir?
İnsanın sorumluluğu nerde başlar?
Kişisel kanaatlerimiz ne kadar insanidir,ne kadar İslamidir?vb. sorularına ekmek su gibi peşine düşmediğimiz müddetçe düşmanın değirmenine su taşımaktan kurtulamayız.
Savaşın hukuku İslamda istisnadır.Düşünce ve gönül dilini konuşturan bir dinin mensupları ondan nasiplenemezse vücut dilini ve şiddeti konuştururlar.O konuşturulan vücut dili ise bir eksikliğin ifadesidir.
Charlie Hebdo değilim ,Charlie Hebdo’nun yaptıklarını sonuna dek kınıyorum.
Nefreti ifade özgürlüğü olarak sunmalarını ,ne hukuk adına ne de insani değerler adına kabul etmemiz mümkün değildir.Fakat yapılan yanlışa İslam adına bir yanlışla cevap vermenin yanlış olduğunu kabul ederek Müslümanlarında bir öz eleştiriye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
İslam bilgisini ,ihsan bilgisini,yeryüzüne rahmet olarak gönderilen Hz.Muhammed’in bilgisini,bilincini, kavrayışımızı ve algılayışımızı yeniden sorgulamamız gerekiyor.Bu sorgulamayı bilgi birikimiyle yapmalıyız.Bu yetkili olmakla yapılan bir iş değil yetkin olmakla yapılan bir iştir.
Biz Müslümanlar olarak dünya bilgisine,toplum bilgisine,insanın bilgisine ilişkin çabalarımız,kaygılarımız ve vakıfiyetimizi çoğaltmadığımız müddetçe önümüze çıkan her türlü tuzağa kurban oluruz.
Gerçek bir hikâye ile yazıyı tamamlıyorum.
Yaklaşık 8 yıl önce bir siyaset okuluna bir psikolog arkadaş ile o günkü il başkanının talebi ile katılmıştık.Salonda bulunan etkili ve yetkili olanlar ve olmaya çalışanlar,hocaya siyasete,dine ve güncele ait sorular soruyorlardı.Her soru sorulduğunda ben sevgili psikoloğuma “Durum nedir?” diye soruyordum.O da bana dönüp “Bu tam benlik”diyordu.Bazıları için ise “Buna bende bişey yapamam.”açıklaması yapıyordu.Kısaca psikolojimiz,bilinçaltımız irdelendiğinde ne kadar problemli ve ne kadar ironik durumda ve ne kadar çok din dışı durumumuzun olduğumuzu görebiliriz.