Gıdaları tüketmek kadar büyük bir nimet de onları vücuttan atabilmektir. Evet. Helayı kullanabilmek bir nimettir. Yediğimizden kurtulamasak ne yapardık? Ne kadar depolayabilirdik? Kaç gün zehirlenmeden yaşayabilirdik?

Hiç şüphesiz sevdiğimiz ve iştahla yiyip içtiğimiz şeylerden bir kısmını vücutta bırakıp, gerisini zorlanmadan atıp kurtuluyor olmamız Rabbimizin üzerimizdeki büyük nimetlerindendir. Şükür gerektiren, minnetle anmamız gereken nimetlerindendir. Allah Teala'nın kendimizde görebileceğimiz büyük mucizelerindendir.

Nimetin şükrü, lütfedenin istediği gibi kullanmaktır!

Rabbimizin bütün nimetleri gibi, böyle bir nimetini de şükürle karşılamamız, O'na karşı elimizden gelen minneti sergilememiz gerekir. Bir nimetin en güzel şükrü, şüphe yok ki o nimeti, lütfedenin istediği gibi kullanmaktır. Nimetlerde devamlılık, ahirette nimetlerin hesabı altında ezilmemek nimetlerin yerli yerinde ve adabına uygun kullanılmasıyla sağlanabilir.

Fıkhına uygun hale getirmek olarak da adlandırabiliriz bunu. Eğer Müslüman olmak sadece muayyen ibadetleri yapmak ve muayyen kisvelere bürünmekten ibaret değilse -ki böyle olmadığı açık bir hakikattir- hayatın bütününü kuşatan bir anlayışla yaşamak olsa gerektir.

İnsan neredeyse, din oradadır!

Heladan camiye, camiden eve, evden işe; caddeden sokağa... Güneşin ışığıyla aydınlanan her yere dinin damgasını vurabilmek ya da bunun mücadelesini yapmak için varız. Dinimizin şemsiyesi ile örtmediği bir alan tasavvur edemeyiz. Nerede hayat ve insan varsa din oradadır. Velev ki orası tuvalet olsun, banyo olsun. Tuvaletin de Müslümancası ve Müslümanca olmayanı vardır. İslam disiplini helada da vardır. Hatta 'o büyük disiplin oradan başlamaktadır' sözü bile yabana atılabilir bir söz değildir.

HELA ADABINI KONUŞMAK AYIP DEĞİLDİR!

Hela terbiyesi, oraya ait dini hükümlerin konuşulması, yazılması ayıp değildir. Ertelenebilecek esneklikte değildir. İnsan olarak var olmaya devam ettiğimiz her anda geçerli bir ihtiyaç için verilecek eğitim, harcanacak mesai önemsiz tutulamaz.

Bilhassa, İslam namazla ayakta duruyor, namazı da taharete dayandırıyor ve taharet de helada başlıyorsa, Müslüman için hela, sadece bir defi hacet giderme yeri değildir. Hesabı sorulan, ayrıntıları vahiyle yönlendirilen bir iş elbette basit değildir.

Helada bize öğretilen din kurallarına, edebe uymayı dinimizin ve dindar olmamızın gereği görürüz. Öğrenir ve öğretiriz. Uygularız. Sorumluluğumuz altındakilere uygulatırız.

Bu uyuşumuzda sıhhatimiz için en ideal olanını yaparız, diğer yandan da Rabbimizin rızasını elde ederiz. Hem nimetin şükrünü yapmış, hem ecir kazanmış oluruz.

* Camide Müslüman'ız.

* Ticarette Müslüman'ız.

* Sokakta Müslüman'ız.

* Düğünde Müslüman'ız.

* Seyahatte Müslüman'ız.

* Sofrada Müslüman'ız.

* Helada Müslüman'ız.

* Hayatımız ve ölümümüz İslam'la ve İslam için.

İKİ FIKIH DEYİMİ: İSTİBRA / İSTİNCA

İstibra: Erkeklerin, küçük abdestten sonra idrar yolunda kalabilecek damla ve sızıntıların tamamen kesilmesinden emin olmalarıdır. Kadınlar için istibra gerekmeyebilir.

İstinca: İdrar ve dışkı yollarından çıkan idrar, dışkı, kan, meni gibi katı ve sıvı pislikleri giderip temizlemeye denir. Türkçede kullanılan 'taharet' bu anlamdadır.

İstinca yapılırken kullanılan temizlik maddeleri:

* Sağlığa zararlı olmamalıdır.

* Ekonomik değeri olmamalıdır

* Temizliğe elverişli olmalıdır.

* Yiyecek olmamalıdır.

* Yazı kağıdı olmamalıdır.

NECASET FIKHINDAN:

Dışkı, idrar, kan, kusmuk, meni, mezi necistir. Dince necis görülen şeyler, bedende ve namaz mahallinde bulunduğu sürece namaza manidir. Bir nesnede necaset görülüp bilinmedikçe o nesne temiz kabul edilir. Eğer necasetin özelliklerinden biri o nesnede görülüyorsa pis hükmünü veririz.

Namaz için engel oluşturmayan, yani müsamaha edilen miktar şudur: Ağırlıkta üç gram, hacimde ise üç santimetre karelik bir alandır.

Gözün görmesi mümkün olmayacak kadar küçük olan necaset de zararlı sayılmaz.

Kaçınılması mümkün olmayan necasetler de bağışlanmıştır. Sokaktaki çamurun elbiseye sıçraması gibi... Pis bir yere serilen temiz bir seccadenin üzerinde namaz kılınabilir.

Nasıl 'çiş' deyip geçebiliriz?

İbni Abbas radıyallahu anhüma şöyle dedi: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanından geçmekte olduğu iki mezar hakkında şöyle buyurdu:

"Bu ikisi, kendilerince büyük olmayan birer günahtan dolayı azab görüyorlar. Evet, aslında (günahları) büyüktür. Biri koğuculuk yapardı. Diğeri ise, idrarından sakınmaz, iyice temizlenmezdi." [Buhari, Vudu 55, 56, Cenaiz 82, Edeb 49. Ayrıca bk. Ebu Davud, Taharet 11; Tirmizi, Taharet 53; Nesai, Taharet 26, Cenaiz 116; İbni Mace, Taharet 26]