Aman Allah'ım ne güzel bir karpuz bu sıcakta. Pek de ağır mübarek. Hiç durma hemen al
kucakla.
Bir karpuz almışım anne görmen lazım.
Aaa bu da mı kelek... Ne ettin bize ah be felek...
Feleğin ne suçu var demez mi annem. Seçmenin usulünü sen bilmezsen.
Sadece karpuz da değil ki, seçebilen var mı "insan"ın iyisini. Aldanmak için farketmiyor ne
uzaktan ne de yakından görmek birisini.
Ne imanın kimde olduğu belli ne entelliğin artık sosyal medyada. Şok edici iki yüzlülüklerle
dolu bu piyasada.
Kokusu geç çıkıyor artık elmaların ve de domateslerin. Açıp dondurma kutusunu, sarmayla
karşılaşınca biter bir gece yarısı hayallerin.
İnsanları kategorize etmek hayatta kalmak için geliştirmek zorunda olduğumuz bir silah
aslında. Fakat o silahla kendimizi de vurabiliyoruz hiç beklemediğimiz bir anda.
Biri diyor ki bu kız açmış başını geziyor. Ne din ne ahlak biliyor. Belki de günde 5 vakit
tazelenen senden daha inançlı nazik bir kalp taşıyor.
Biri diyor ki bu kız kapalı. Ne bilime yeter ne sanata aklı. Kızsa doktorasında bir elinde de
kemanı.
Çocuğa bak maşallah. Sakalı da bırakmış bu yaşta. Ne işi olur kadınla kızla. Bir elinde tesbih
bir elinde kitapla. Halbuki çocuğun sakalı hayasını örtemeyecek kadar uzunlukta.
Ne kültürlü bir beyefendi. Hepimize ne kadar güven verdi. Nerden bileceksin ki hayatta tek
düşündüğü keyfi, bir de çok bilmişlik taslayan içi boş bir kendi.
Müge Anlı bacımız da az öğretmeye çalışmadı ülkecek bize: Hiç beklemediğin yerden gelir
ne gelirse. En temiz kalpli gördüğün her an katil de çıkabilir tecavüzcü de.
Yavrum aldanıyoruz biz de senin gibi. Keşke karpuz olsa insanın tek seçemediği.
İş işten geçmeden henüz, bakmadan bön bön etrafina ya dön yargılarından ya kal bön
yargılarınla...