Hamd alemlerin Rabbi olan Allah cc.'ya mahsustur. Salat ve Selam, Hz. Muhammed (sav)'e, temiz Ehl-i Beytine, O'nun Ashabına ve Allah'a şirk koşmaktan kaçınan tüm mücahid / mücahidelerin üzerine olsun.

Komşu hukuku ve komşunun tanımıyla ilgili sorular soruldu)

Tamam, biraz daha söz edelim bu konuda. Çünkü gerçekten komşularımıza karşı Allah'ın istediği davranma ve ihsan konusunda bugün hepimiz çok yaya ve yavanız. Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız meydana getirir. İyi veya kötü günlerimizde şartlar en yakın çevre ile temas halinde bulunmayı gerektirir.

Darlık zamanında yardımlaşma, normal zamanlarda ziyaretleşme, sır sayılabilen halleri gizleme birbirinin halinden etkilenme, hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik hakkına sahip olma (şuf'a) komşulukla ilgili bir dizi hak ve sorumlulukların kaynağım teşkil etmiştir. Komşu deyiminin kapsamı ile ilgili olarak Hz. Ali (r.a) çevrede "sesi işitilenlerin" komşu olduğu görüşündedir.

Hz. Aişe (r.a) da her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir. Ayrıca, komşu tabiri, hiç bir ayırım yapılmadan, müslüman-kafir, abid-fasık, dost-düşman, yerli-misafir, iyi-kötü, yakın-uzak bütün komşuları içine alır.

(Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 130)

Hz. Peygamber: "Cebrail (a.s) durmadan bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye ederdi. Bu sıkı tavsiyeden, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim"

(Buhari, Edeb, 28)

"Şerrinden komşusunun güveninde olmadığı kimse gerçek mü'min olamaz"

(Buhari, Edeb, 29)

"Mü'minin, kendi nail olduğu nimetlere diğer mü'min komşularının da nail olmasını, kendisi için istemediği şeyleri mü'min komşusu için de arzu etmemesi esastır"

(Buhari,İman,5)

Bu prensipten hareket edilince komşu komşuyu rahatsız edemez. Burada, herkese uygulanabilen objektif bir ölçü sunulmuştur. Görüntü yaparak veya balkon, saçak vb. yapılarla komşunun arsasına taşarak zarar veren kimse, aynı davranış kendisine yapılsa razı olmayacaksa, kalbine danışarak doğruyu bulabilecektir. Allah Resulü bu ölçüyü Vabisa (r.a)'ya hitap ederek şöyle açıklamıştır: "Ey Vabisa insanlar sana fetva verse bile bir de kalbine danış. Birr (iyi, güzel olan şey), yaptığın zaman kalbini rahatlatan, günah ise kalbini rahatsız e-den şeydir"

(Darimi, Büyu', 2)

Komşusunun, kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabeye Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle cevap vermiştir: "Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felaket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgarını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdiğini bilmesin, ya da pişirdiğinden ona da ver"

(Y.Kandehlevi, Hayatü's-Sahabe, III, 1068).

Bu hadisin ışığında komşularımıza karşı yerine getirmemiz gereken görevlerimizin neler olduğuna gelince: Komşularımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmalı, onlarla karşılaştığımızda selamlaşmayı, hal hatır sormayı, neşe ve kederlerini paylaşmayı ihmal etmemeliyiz. Sağlık ve hastalıklarında, üzüntü ve sevinçli anlarında, düğün ve bayramlarda kendilerini ziyaret etmek, onlardan biri vefat etmek, onlardan biri vefat ederse yakınlarına başsağlığı dilemek, kendilerine destek olmak, cenazenin kaldırılmasında yardımcı olmak, davetlerini kabul etmek, çocuklarını kendi çocuklarımız gibi sevmek, koruyup gözetmek de komşuluk görevlerindendir. Peygamberimiz: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin"

(Buhari, Edeb, 31)