Öyle söylerim ama aslında "hayır." Öyle, olur olmaz, düşmanca bir niyetle hatalarımı haykırır ve beni küçük düşürmeye çalışırsa hayır. Eleştiriye açık olmadığım gibi onu "rakiplerim" listesine kaydederim. Kalbinde beni karalama niyetini yakalarsam asla eleştireme kabul etmem, dedikten sonra...

İnegölümüzde eleştirinin adı ya da rengi "İnegöl, Bursa ve Ankara'dan yeterince hizmet alamıyor" oldu. Bu sözü kim söylerse anlamı değişir ve bir hakikati söylemiş olur, düşünelim. Laikin öncelikle bu sözde bir art niyet, bir düşmanlık, bir abartı var mı? Sözün inceliğini tartabilen bir kafaya sahip insanlar, cümledeki vurgunun "yeterince" kelimesi içinde yattığını anlayacaklardır.

Sözün yanlış anlaşılmasını isteyenler "yeterince" kelimesini kaldırıp öylece zikrederler ki bu da ciddi manada kışkırtıcı olur. Yani cümle "hizmet almıyor" kelimesine odaklanır ki bu da insaf sahibi vicdanları rahatsız eder. Cümleyi söyleyeni bile. "Eehh be kardeşim, kör müsün görmüyor musun bunca hizmeti?" denir.

Yine bu bağlamda gazete manşetlerinde bu anlama gelen cümleler kurup İnegöl Bursa'dan ve Ankara'dan hizmet alıyor ki bunca açılışı yapıyor. Hizmet almasa bunlar yapılabilir mi? Her açılış konusunun spot cümlesi, flaş cümlesi, vurucu cümlesi bu olursa eleştiren insanlara karşı tutum farklı boyutlara ulaşır.

Kimdir bu eleştiriyi yapan? Hangi açıdan yapmıştır? Derdi nedir? Bu iki şehir ismi söylerken birilerini mi kast etmiştir?... Sorular, sorular, sorular... Cevabını ancak hakikatin peşindeki insanların, hatasından/eksiğinden dönmek için hızlı davranan insanların vicdanlarının rahatlatacak cevabını bekleyen sorular.

Yani bu cümle salt hizmetle mi ilgilidir yoksa bir mesaj mı taşıyor. Dil dersimizdeki konularından anlam ilişkileri konusudur. İç-dış, parça-bütün anlam ilişkileri barındıran bir hal midir, bilemiyorum. Zira niyet okumalarımız niyetimize bağlıdır. Niyetimiz, adam yemekse ayağa gelen fırsattır, niyetimiz yola güzel devam etmekse ayağa gelen yine bir fırsattır.

Bu de cümle "hiç hizmet almıyor" şeklinde de kurulmuş bir cümle olabilirdi. İşte toptancılığa karşı reaksiyon göstermekte acele eden gönüller derin bir "cüşşş" narası atardı herhalde. "Göz var, mizan var" der, zaten "devamlı söven biridir bunları söyleyen, değerlendirmeye bile gelmez" deyip vazgeçerdim birkaç satır karalamaktan.

Şimdi burada kalplerin kafaların mevzuu olduğundan öteye götürdüğü görülüyor. Bunca hizmetin bir kısmı zayıf kalır muhakkak. Hayalimiz en iyisine ulaşmak, ancak hedeflerimiz bu yıl bunlar, imkanımız da bu kadar, deyip teşekkür edilip orada bırakılacak bir cümle olurdu.

Kalpleri düşmanlık, çekememezlik bürümüşse her söz dokunur artık. Kalplerin arası açıksa bedenlerde uzak kalmıştır, ikramlarda uzak, iltifatlar da ırak kalmıştır.

Aklımıza Mimar Sinan'ın o "minarenin eğik olduğunu söyleyen" çocuğa karşı takındığı hikmetli tutum geldi. Aslında Sinan, sanatına bu eleştiriyi getiren ufacık bir çocuk, kim takar bunu deyip umursamayabilirdi. Adam mimaride ufak taşların nasıl muhteşem sanat eseri oluşturduğunu idrak eden bir beyin taşıyorsa, bu söze boş ver diyemezdi. Demedi de. Konuyu biliyorsunuzdur... Hemen koca bir halat minarenin incecik beline, "hadi hep beraber asılalım da düzelsin minare..." Çek, çek daha hızlı. Oldu mu, düzeldi mi? Çocuk gel buradan bak" "Evet, düzeldi."

Hikmet bekleriz, hizmetlerimizin her biri devasa da olsa hikmetli olsun isteriz. Büyüklerimizde büyüklük, küçüklerimizden saygı bekleriz. "Açılışlara tüm halkımızı bekleriz" derken özellikle yanımızda o eleştiri sahiplerinin varlığını görmek hatta kırmızı kurdeleyi kesecek bir makas dahi uzatıp birlikte kesebiliriz.

"Marifet düşman üretmek değil onu annen de doğurur" demişti bir hikmetli sözde. Düşmandan dost üretecek (ki bu eleştirinin karşılıklı muhatapları bu kelime ile tarif edilemez. Biz, konu böyle anlatacak diye yazıyoruz.) bir kitaba inananlardanız. Okuyalım Fussilet suresindeki o ayeti mübarek Ramazan gününde de gönlümüz vahye dokunsun: "İyilikle kötülük bir olmaz, kötülüğü en güzel şekilde sav. Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir."