İmam Hatipli Cumhurbaşkanımızı öldürme planları yapanları, devletimizin işleyişini yıkmaya çalışan bir avuç beceriksiz hain, vicdansız satılmışlar ile onları yöneten, idare eden, finansörlüğünü yapanları kınıyorum, lanetliyorum, "Allah belalarını versin" diyorum.

İmam Hatip Lisesi Mezun ve Mensupları Derneği olarak güzide üyemize ve milletimize bu alçaklığı yapan uyuşmuş beyinli melunları Rabbim bildiği gibi yapsın. Milletin inancına sahip bir cumhurbaşkanı ki bu milletin ihlasla inşa ettiği okullarda yetişmiş ve siyasetin her kademesinde bulunmuş, tarihin her kırılma noktasından gerekli dersleri ezber etmiş biri olarak başımızdadır. Onu bu ne idüğü belirsiz müsveddelerin eline bırakacak değildik herhalde.

Kutlu Direnişe devam ederek Dirilişe ulaşacağız. Meydanlar ne güzel bir dershane oldu millet fertleri için. Diriliş ki kendine gelmektir. Tanzimat Fermanından sonra Müslüman milletimizi batının önünde diz çöktürmek için neler yapılmıştı, her birini biliyoruz. Sadece bizim milletimize mi? Hayır. Islah edici olduklarını söyleyen fesatçılar/bozguncular çıkarlarına engel olan her millete bunu yaptılar, yapacaklardır.

Kaçıncı günü olduğunun hiç önemi yoktur meydanlarda bekleyişlerimizin. Herkesin bir sebebi vardır ama benim hoşuma giden cümle şudur: "Reis ne zaman "eve dönün" derse o zamana kadar meydanlardayız." İtaat kültürü, bağlılık kültürü ya da "bir" olmanın en kestirme yolu budur. Sözünün ardında buran yiğitlerin gerçek anlayışı budur. Hür irademizle seçtiğimiz, cumhurun başı diye başımıza baş yaptığımız başımızın sözüne kulak kesilmiş insanlar olarak meydanlardayız.

Bu bekleyiş, "kırk gün kırk gecelik düğün" misali olacak sanırım. Vatanımız kurtulsun da kırkın da ellisin de değiliz. Bekleriz... Ayrıca, milleti başka türlü kaynaştırma imkanı yoktu sanırım. Rabbim kardeşliğimizin başka türlü olmayacağına ilm-i ezelisinde irade buyurmuş olmalı ki, dindar görülen kulları tarafından bir gurubu büyülenmiş, bir gurubu aldatılmış insanın kendi vatanlarına ihanet etmesine imkan tanımıştır. Bu sarsıcı hareket bir kısım aldatılmışın gözünü açtı ama "büyülenmişler" hala devam ediyorlar.

Büyünün etkisi devam ediyor. Kızılderili kabilesi gibi bir sosyal ortam bu darbecilerin hali... Kabilenin reisi bir Amerikalı komutan büyücüsü de o Belam kılıklı zavallı... Bunca yıl, geleceğe ait bir tarihe kilitlenmiş onca insanın çabasının heba olmuştur. Ne büyük kayıp, ne büyük ayıp, ne büyük kazık...

Her geçen gün; 15 Temmuz akşamı yazılmış destanın beliren satırları okuyoruz. Abdestinin alıp sokaklara, caddelere çıkan hanımlar, gençler, yaşlılar... "Ben şahadete gidiyorum" diyenler... Eşini, çocuklarını ardında bırakanlar, tankın geldiğini görünce caddenin ortasına uzananlar, tankın paletleri arasında kalıp tekrar direnenler, tankın egzozunu gömleğiyle tıkayıp durduranların destanı bu.

Kurulduğundan beri darbeleri savuşturamayan, korkutulmuş, habersiz bırakılıp baskınla devleti elinden alınmış bir milletin zaferidir bu. Sevdiği liderinin bir çağrısıyla hava alanlarını, köprüleri, meydanları dolduran bu milleti devletine sahip çıkmasıdır bu. Bu zaferi, gönüller arası kurulan sevgi kazanmıştır. Bunu muhabbet başarmıştır. İnsan sevince bakın neler oluyor.

Biz, dernek yöneticileri olarak her akşam muhabbet meydanlarındayız. İnegöl'ü görmek isteyenler, milletini sevmek isteyenler, "kimler yaşıyor" diye merak edenler varsa, meydanlara gelsin. Millet bir meclis kurmuş meydanlarda. Çekirdek çitlerken konuşulanlara bir kulak verseniz duyacağınız her söz size bu milletin naçiz bir ferdi olduğunuzdan dolayı gururlandıracaktır.