Kelimelerin acziyet koktuğu demlerde birkaç satır yazmak neyi değiştirir bilemiyorum. Bu derin sorumluluğu sadece seyrederek geçirmek ağır oluyor. “Bayramsa bayramınız kutlu olsun” diye başlayan cümleleri duyuyoruz dostların dilinden.

Bazıları itiraz ediyor: “Bayram yapmak da Rabbimizin bir emridir, günah işlemiyoruz ki” deseler de tüm kalbimizle katılamıyoruz bu yoruma. Zira bizim memleketin çocuklarının yaşadığı bir bayramı Gazze’nin çocukları yaşayamıyor. Köşe yazılarını okuyoruz. Eyleme yönelik ne kadar yırtıcı sözler söylense de değişen bir şey olmuyor. Zalim zulmünden geri kalmıyor.

“Şefkat tokadı” denebilir mi bu zulümlere bilmiyorum. Hz. Yusuf filmini izlerken zihnimin ortasına düşen fikirlerle kıyaslıyorum olanları: O peygamber çocukları, yani kardeşleri Yusuf’a ettikleri kötülüğün, babaları Yakup peygamberi nasıl da perişan ettikleri gördükleri halde hakikati söyleyip, pişmanlıklarını haykıramıyorlar ve yıllarca tövbe edemiyorlar. Baba bir taraftan kanlı gözyaşları dökerken, Yusuf (as) bu ayrılığın ve bu kötülüğün nasıl bir iyiliğe yol açacağını bilmişti. Arifane bir göz ile olanları seyredip “bunların olması gerekiyordu” gibi ifadelerle sünnetullahın nasıl tecelli edeceğini anlamıştı.

İslam ümmetinin gafleti o kadar derin ki… İsrail zulmünden daha ağır geliyor olmalı bize. “Kahrolsun İsrail” diyeceğimize İslam ülkelerinin gözleri kapalı, elleri ve yürekleri bağlı, akılları körelmiş idarecilerine bir şeyler demek lazım. “Uyanın bre gafiller, uyanın artık” demek lazım.
İHH Başkanı Bülent Yıldırım bir cümle sarf etti yanılmıyorsam: “İsrail, böyle zulümler yapmakla bizim yıllarca yapamadığımız başarıyor.” Birçok halk, Siyonist İsrail’in ne kadar kötü olduğunu anlamış oluyor ve isyan türküleri söyleniyor meydanlarda. Şimdilerde, sanat dünyasının önemli isimleri boyunlarından Filistin atkıları ve poşularıyla açıklamalar yapıyorlar. İsrail, insanlığın masumiyetine bomba yağdırdıkça insanların körelmiş vicdanları ayağa kalkıyor.

“Bir şey yapılmıyor” diye üzülmek yerine her gün atılan adımları görerek olumlu düşünmek gerek. Masum bebeklerin aziz kanları, Rabbimizin katından yeryüzü Müslümanlarına uyanış yağdıracaktır. Toplumsal değişim kolay olmuyor. “Gaflet” dediğimiz o pis ruh hali ne kadar katı tabakalar oluşturmuş yüreklerin etrafında ki çatlaması ve erimesi çok güç.

İnsan olmak, insan kalmak ve dahi insanca yaşamak, nefislerinin uydurdukları Tanrılara tapanlar için çok zor. İnancın, insan davranışlarındaki tesirinin önemini söylemeye gerek yok. Doğrularını “menfaatinden çıkarmış” inanç sahiplerinin zulmü, doğrularını “hakikat ve fıtrat (ya da din) üzerinden belirlenmiş” insanlara neler çektirdiğini görüyoruz.

Ekranlarda bir film gibi izlediğimiz Gazze bombalaması, dudaklarımızın lanet okumasını için kıpırdanmasına sebebiyet veriyor. Çocukların parçalanmış bedenlerini görmeye tahammülümüz kalmadı. Gazze haberleri bitip, diğer haberlere geçince biz de bir duygudan öbürüne geçiyoruz. Ekranların değişimi kadar basit veya pratik oluyor hissiyatımızın değişmesi. Gazze haberlerinden sonra bitmiyor haberler, televizyonlar ekranları karartmıyorlar iki dakikalığına. Ruhumuzdaki acıları doya doya yaşayamıyor, ağzımızdan dökülen lanetleri yüreğimizde hissedilemiyoruz.
Doğal bir tepkisellik olarak veya refleks olarak ortaya koyduğumuz davranışlar Rabbimiz katında değerli midir, bilmiyoruz. Hani yemin konusunda bir ölçü var ayetlerde: “Allah sizi boş/anlamsız (dil alışkanlığı sebebiyle yaptığınız) yeminlerinizle sorumlu tutmaz buyruluyor ya… Kendimizden utanıyor olmalıyız?
“Neden kimse bir şey yapmıyor?” diyecek kadar bî-haber değiliz. Zira insanlığını kaybetmemiş insanlar bir şeyler yapıyorlar. Ne yapıyorlar?

Taraflarını belirliyor, ateşkes çabalarını sürdürüyorlar. Kısa bir ateşkes sırasından ilaç ve yiyecek akıyor Gazze’ye… Yakıt lazım oluyor, hemen temin ediliyor. Herkes hazır bekliyor canlı kalkan olmak için. Kayserili bir ailemiz yürüyerek Gazze’ye gidiyor. Hamas’ın askeri kanadı korkakları indiriyor. Tünellerde müthiş bir hareketlilik var.

İsrail istediğini elde edebilmiş değildir zira tanklarının paletleri önünde şehit çocuk bedenleri set çekti. Zalimlerin yüksek tesirli bombalarını çocuklar göğüsleriyle karşılıyorlar ve “sizin taptığınız dünyanın bir değeri yok” dercesine cennetlerine geri dönüyorlar.

Rabbim bilesin ki, biz İbrahim (as) tarafındayız… Sen şahit ol…