Her hafta mübarek Cuma günü bu mekanda, bu mecliste ruhumuzu yeniden inşa etmek için toplandığımızın farkında olmayı umuyorum. Burada konuştuklarımızda kelimelerin tesiri, anlamın gücünü ortaya koymalıdır diye düşünüyorum. "Anlam" denilen şey "ruhumuzla" aynı hamurdan yaratılmış sanki.

Şöyle başlamalıyız belki de insanı, insan yapan güzel ahlaktır. Topraktan kendiliğinden çıkan ve hiçbir bakıma uğramadan yetişen ayrıksı bitkiler gibi olmamak lazım. Bu dünyaya bir sorumluluğu ifa ve eda etmek üzere gönderildik. Bu yük, bu sorumluluk, ilahi ifade ile dağlara yüklendiğinde onların beli büküldü darmadağın oldular. Ancak cahil cesaretiyle gafil insanoğlu bu kıymetin/vahyin ağırlığını bilmeden el kaldırdı ve "ben yaparım" dedi adeta.

"İyi Müslüman olmak için Kur'an ve sünnete uymalıyız" gibi genellemelere benzer bir kalıpla "güzel ahlak sahibi olmalıyız" sözleri önümüzü aydınlatsa da adımlayacağımız yolu göstermeye yetmiyor. Peki, ne yapmalı, nasıl bir yöntem uygulamalıyız? Yolcu, yola çıkmaya niyet etmeli, yolu bilmeli ve hazırlıklı olmalıdır değil mi?

Hayat binasının köşelerine yerleştirmeye niyet etmiş bir bakış açısıyla dinlemek lazım sohbetleri. O sebeple biz de burada işin uzmanından okuyup bir deri değiştirme işlemine girişeceğiz. Şahsiyet inşasına tekrar başlayacağız. Başka dünyaların ölçüp biçtiği kalıpları parçalayacak yeni bir benlik kuşanacağız. Yol sıkıntılı ve zahmetli... Bir o kadar da anlamlı ve önemli. Zira ebedi hayatın yolcusu bu aşağılanmış dünyanın kirlileri arasında paslanmamalı.

İmam Gazali'nin Mutluluğun Formülü olarak tercime edilmiş Kimya-yı Saadetinden okuyacağız. Her birimiz o büyük üstadın talebesiyiz şimdi. İlmi zirvelerde, ruhu kemale ermiş bir üstadın dizi dibinde kendimizi arındıracak ve mutluluğun basamaklarına tırmanacağız.

"Güzel ahlak nasıl kazanılır? Aradığını bulmak isteyen bir insanın en temel sorusu olarak karşımızda duruyor. Kulak verelim: İlkin ahlakın değişmeyeceği gibi bir saplantıdan kurtulmak gerekir. Peygamber Efendimiz (sav) ; "Ahlakınızı güzelleştirin" buyuruyor.

Güzel ahlak, kötü ahlakı yok etmekle elde edilir. O nasıl olur derseniz, nefsimiz neyi emrederse onun aksini yapmaktır. Her şey zıddı ile kırılır. Şehvet ve arzu kendisini muhalefet etmekle kırılır. Zira bedendeki hastalık sıcaktan ileri geliyorsa onun tedavisi soğukla yapılır. Tersi de mümkün...

Öfkeden meydana gelen her türlü çirkin ahlakın ilacı sabırlı olup yüke tahammül etmektir. Kibirlenmekten ileri gelen her hastalığın ilacı da tevazu/alçakgönüllülük göstermektir. Cimrilikten ileri gelen kötü ahlakın ilacı da cömertliktir. Hepsi böyledir. İnsanın sorumlulukla adet edindiği her şey zamanla onun tabiatı ve huyu olur." Bunlar kitabın yazdıklarıdır şimdi biz düşünelim.

Öylece söyleyip gerisini ne halin varsa gör deyip bırakmıyor İmam Gazali Üstadımız. Bu konuda insanı tanıyan biri olarak net sözler söylüyor. Sorumluluk duygusuyla zorlanarak yapılan davranışlar zamanla alışkanlık olur. İlmen böyle ve ilim insanın aklını ikna etmeye yetiyor.

İnsan, yüreğinin aktığı yere gider. Eğer insan, aklı ve aklına yön veren ilimle yüreğine yön veremiyorsa cahil kalması daha iyidir. Kalplerinde hastalık bulunan insanlar, Allah'ı bilmiyorlar ve ona itaat etmekten uzak duruyorlardır. Lakin istenen nedir? Nasıl bir kalp beklenmektedir? "Allah' selim kalp ile gelenler kurtulur" (Şuara 89)

Tüm yolculuk bunun içindir. Yani selim bir kalp oluşturmak göğüs kafesinde, huzura kabul edilebilecek bir kalp elde etmek vücudun sol tarafında. Kalbi manevi hastalıklardan kurtarmak gerekir. Teşhis-tedavi yollarını bilmek ve nefsini ikna edip gayret göstermek gerekir.

Demek ki güzel ahlakın üç sebebi var: Birincisi fıtratın aslıdır. Bu Allah'ın katıksız ihsanı ile olur. Yani Allah sizleri sohbet ortamına gelmeyi sevdirecek bir kalp, dinleyecek sabır ve değişim yapacak gayreti gösterecek bir fıtrat vermiştir. Görünen köy kılavuz istemez. Bazı fıtrat sahibi insanlar bunları bilmez ve bilmek istemez. Bazılar yalancı mutluluklarla geçiştirilen bir hayatla tatmin olurlar. Güzel ahlakın ikinci sebebi ise kendi nefsini zorlayarak ve güzel hareketlerle uğraşmaktır. O güzel hareketler ona adet ve tabiat olur. Üçüncüsü de güzel insanlarla arkadaşlık etmektir. Onlarla beraber kalmakla ister istemez o sıfatlar o insanın tabiatına yerleşir.

Şu sohbet halkasına bir göz attığımızda yıllardır bu sohbet ortamında nasıl değiştiğimizi gözlemleyebiliriz. Bu muhabbetlerde güzel ahlakın nasıl elde edeceğini iliklerimize kadar hissettik ve daha da hissedeceğiz.

Kalp diyarına gidecek oradan cevheri alacağız. Bunun için mumdan gemilerle ateş denizlerinden geçmek gerekse bile bunu başaracağız ve başarmalıyız. Zira ilah-i huzura kabul edilecek bir kalp ile çıkmak zorundayız. Zira kurtuluş buradadır. Değmez mi?