Sırrı Süreyya Önder Meclis’te rahatsızlandı Sırrı Süreyya Önder Meclis’te rahatsızlandı
Yusuf Taha'nın köşe yazısı: Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a (c.c) mahsustur. Salat ve Selam, Hz. Muhammed (sav)’in, O’nun Ashabının, yolunda gidenlerin, Şehid olmayı arzulayan ve şehidliğin ne demek olduğunu kalbine sindirmiş tüm müslümanların üzerine olsun. Abdullah bin Zübeyir şehid edilmiştir ama bunun farkında değildir. Zeyd ise onu şehid olduğuna inandırmaya, ikna etmeye çalışır. Bu konuşma diyalog şeklinde şöyle devam eder: "... Abdullah, akıl almaz güzellikteki manzaralarla bezeli harika âlemleri görür. O âlemlere karşı bir dostluk, yakınlık duyar. Sonra o lezzetli ve sevimli, o hayret ve dehşeti üstün gelir. Gözlerini avuçlarıyla kapatarak tefekkür etmeye başlar. Bir de ne görsün: Şeffaf ve tertemiz bir camdan bakar gibi, avucunun arkasında kalan her şeyi görüyordur. Durduğu yerden usanıp rutin bir şekilde yürümeye başlar. Şimşek hızıyla gider, kalabalıkları deler ve dağların içinden geçer. Hayret ve dehşeti son haddine varmışken yine yürümeye devam eder. Birden ismiyle kendisine hitap edildiğini fark eder. Durup arkasına bakar. İbn Safvan'ı karşısında görür. Evvela sevincinden ona doğru ilerler. Fakat aklına gelen bir düşünceyle birden duraklar. Ona şöyle der: - Fakat sen öleli çok oluyor! Zeyd: - Evet ben öleli çok oluyor. Abdullah: - Sen nasıl ölü olabilirsin" Sen dirisin ve konuşuyorsun! Zeyd: - Tıpkı senin konuştuğun gibi. Abdullah: - Fakat ben ölmedim. Zeyd: - Evet efendim... Fakat benimle gel! Şimşek hızıyla aşağıya doğru inerler, sanki kanatsız uçuyorlarmış gibi. Çok kısa bir sürede Mekke'ye ulaşırlar. Zeyd: - Ey Abdullah, görüyor musun" Abdullah: - Şu mızrağın ucuna asılı gördüğüm şey nedir" Zeyd: - Senin başındır! Şu mızrağın ucuna asılı bulunan da senin cesedindir. Abdullah: - Başım mı" Delirdin mi Zeyd" Ben seni akıllı ve zeki bilirdim. Benim başım hâlâ iki omuzum arasında duruyor. Zeyd:- Bu sehpaya asılı duran senin cesedindir. Abdullah: - Hayret ve dehşet içinde cesedine bakıyor ve dokunuyor... Ey Zeyd: - Senin delirdiğinden artık hiç şüphem yok. Çünkü cesedim kesinlikle sağlamdır... Zeyd: - Sehpaya asılı olan senin cesedindir. Konuşulanları duymuyor musun" Abdullah kulak kabartır, halkın konuştuklarını işitir. Fakat yine itimad etmez. Abdullah: - Görmüyor musun benim vücudum tamdır. Hiçbir eksikliği yoktur. Asılı olan ise küçük bir böceğin kalıntısıdır. Allah aşkına ben bir böceğin cesedine girebilir miyim" Zeyd: - Fakat sen yetmiş seneden fazla bir zaman bu cesedin içinde yaşayabildin! Abdullah: - Ben sana imkânsız olduğunu söyledim... Ben bu boğucu ve daracık zindana kat'iyen razı olamam. Zeyd: - Asılı bulunan cesedinin çevresindeki insanlara bakmıyor musun" Abdullah: - Evet, onun etrafında birçok değersiz böcekleri görüyorum... Zeyd: - O böcekler Haccac'ın ordusudur! Abdullah: - Gerçekten insan ruhu, zindanlardan farklı olmayan bu değersiz cesetlerin içine nasıl girer ki" Ben, bir dakika kadar dahi bu cesedin içinde hayat geçirmeyi düşündüğüm zaman boğulurum, nefesim tıkanır... Zeyd: - Gördüğün bu insanlar da öyledir. Ana rahminde bir dakika bile yaşadıklarını düşündüklerini zaman nefesleri tıkanır. Sen ikinci zindanını unutmuşsun, onlarsa birinci zindanlarını... Abdullah: - Fakat ben ölmedim, ben kuvvetli bir hayat içindeyim... Zeyd: - İşte bu haşereler, gerçek hayata ölüm adını takıyorlar... Abdullah: - Aman Allah'ım ne büyük bir budalalık! Fakat ben ölmedim, aksine ben, hayatı ancak bugün tanıyabildim! Zeyd: -Tanıyabilmenin sebebi, çünkü ölmüşsün! Abdullah: - Ölümde hürriyet sınırlaması yok mu" Zeyd: - Evet orada da hürriyet sınırlıdır. Fakat biz şehidler hürüz, ayrıcalıklıyız. "Allah yolunda şehid düşenleri sakın ölüler sanmayınız. Aksine onlar Rab'leri nezdinde diridirler. Rızıklandırılıyorlar..." Kur'an: 3/ 169). Zeyd: - Şimdi gel beraberce gidelim! Abdullah: - Bırak annemi de alıp geleyim... Zeyd: - Bunu yapman mümkün değildir. Çünkü annenin ölüm vakti - eceli -gelmemiştir. Gel gidelim. Bunun üzerine üç şehid Zeyd, Abdullah, Safvan birlikte gökler âlemindeki ebedi nimetlere doğru uçup giderler. Yaşlı anne - Esma binti Ebu Bekir (r.a.) - ise, elem verici ızdırâblar içerisinde dünya da kalır..."(1) _______________ 1- Kısas'ün min et- Tarihi